Mehmet TEBER

Mehmet TEBER

4+4+4 mü, yoksa 5+3+3 mü?

4+4+4 mü, yoksa 5+3+3 mü?

Ülke çapında bir araştırma yapılıp ergenlik yaş ortalaması çıkarılabilir. Buna göre sistem düzenlenebilir.

ZORUNLU EĞİTİM, SORUNLU EĞİTİM

Geçtiğimiz hafta eğitim gündemine önemli bir haber düştü. Zorunlu eğitim 13 yıla çıkarılıyordu. Sonrasında sistemin 1+4+4+4 şeklinde olacağını öğrendik. Acaba bu uygulanacak sistem ne kadar doğru?

“Zorunlu” demek ne demek?

İlk olarak ellerimizi başımızın arasına alıp bir düşünelim istiyorum. “Zorunlu” kelimesini düşünelim. Kelime birisine zorla bir işi yaptırmayı hatırlatıyor. İstesen de yapacaksın, istemesen de diyor. Kelimenin bizzat kendisi bile insanı rahatsız ediyor. “Zorla güzellik olmaz” atasözümüz ile çelişiyor. Bu kelime daha çok bana askeriyeyi hatırlatıyor. Çünkü askeriye bir “zorunlu hizmet”. Orada yaptıklarımızın çoğunu zorla yapıyoruz. Askeriyede zorunlu kelimesini anlarım ama “zorunlu” ve “eğitim” kelimelerinin yan yana gelmesini anlayamıyorum. Yani bir insana zorla, o istemese de eğitim vermek hangi akla mantığa uyar ki? Devletin halkını eğitim almaya zorlaması zaten bir başka tuhaf.

Devlet halkını eğitim almaya zorlayabilir mi?

Halka herhangi bir eğitimi zorla dikte etmek, bunu önce 5 yıl yapmak, sonra bununla yetinmeyip 8 yıla çıkarmak ve şimdide 13 yıl zorunlu eğitim için uğraşmak. Ben zorunlu eğitimin arkasında şu anlayışı görüyorum: “Ey halkım! Siz eğitimin yeteri kadar önemini bilmiyorsunuz. Eğitimi zorunlu tutmasak, doğru düzgün çocuklarınızı okutmazsınız bile. Ben eğitim konusunda size güvenmiyorum. Bu nedenle kendi öz be öz evlatlarınızı paşa paşa getirip okullarımıza sokacaksınız. Evladınız sizin olabilir ancak ona ne eğitimi verileceğine ben karar veririm.” Yani zorunlu eğitimin arka planında devletin halkına güvenmemesini görüyorum ben. Bu nedenle de zorunlu eğitimi her türlüsüne karşıyım. Çünkü eğitim işi zorla değil, sevdirilerek yapılması gereken bir iştir. Ben devletin bana öngördüğü eğitimi beğenmeyebilirim. Okulların halini beğenmeyebilirim. Bu nedenle kendi evladımı bu sistemin içine sokmak istemeyebilirim. Bundan daha doğal ne olabilir ki? Ama yok illa göndereceksin. İlla, ben ona kendi belirlediğim konuları öğreteceğim. Bu evladımın zorla elimden alınmasıdır, zorla ona bazı bilgilerin dikte edilmesidir. Bence devlet eğitimi teşvik edebilir ancak eğitim için kimseyi ancak zorlayamaz. 

Eğitim gönüllü hale gelse ne olur?

Şimdi tersten gidelim. Diyelim ki, ilk 5 yıl dahil tüm eğitim gönüllü oldu. Devletin eğitim sistemini, okulunu beğenen çocuğunu okula gönderdi, beğenmeyen göndermedi ve ev okulu gibi alternatif yöntemler buldu. Ne olur? Eğitim gönüllüye dönünce sizce okullarımız boşalır mı? Bir anda anne-babalar çocuklarını okulda çeker mi? Yarın milli eğitim bakanı çıkıp açıklama yapsa ve “Eğitimi tamamen gönüllü hale getirdik!” dese kaç veli çocuğunu okuldan alır. Zaten çevre, sistem, günümüz şartları insanı okumaya zorluyor. Anne-babalar çocuklarını okutmak istiyor. Öyleyse bunu zorla yapmanın anlamı ne ki? Devlet teşvik etsin, eğitimin önemini anlatsın, imkan sunsun ama bence eğitim için kimseyi zorlamasın.

Zorunlu Eğitim Ne İşe Yarar?

Eğitimi zorunlu hale getirip, süresini uzatmanın ardında başka nedenler de yatıyor. Neymiş efendim, Türkiye nüfusunun eğitim ortalaması 6,5 yılmış. Bunun artması gerekiyormuş. Avrupa’daki en düşük eğitim ortalaması bize aitmiş. Ülkemizdeki zorunlu eğitim yılı, Avrupa ülkelerinin zorunlu eğitim yılı ortalamalarının altındaymış.  Avrupa çöküşte. Siyasi, ekonomik ve eğitim açısından iflas etmiş durumda. Okulların ve öğrencilerin hali belli. Eğitimin kalitesini kelle başı hesabı yaparak ölçemeyiz. “Yok liseyi bitirenlerimizi oranı bu, üniversite mezunumuzun nüfusa oranı bu?” gibi.  Devletimiz zorunlu eğitimi yükselterek, Avrupa’yı yakalamaya çalışıyor. “Şu kadar okuryazarımız, bu kadar üniversite mezunumuz var.” diye hava atacağız. Şunu anlamamız gerekiyor, eğitimde önemli olan bu sayı ortalamaları değil niteliktir. Ülke nüfusunun hepsi üniversite mezunu olabilir, ancak bu nüfusun tamamımın iyi eğitildiği anlamına gelmez ki? Avrupa’nın düştüğü hataya düşmekten vazgeçip eğitimin sayısına, yılına ve oranına değil kalitesine odaklanmalıyız. Zorla eğitim vererek istatistikleri kabarık göstermek çabasından çıkıp, gönüllü eğitim almak isteyenlere adam gibi eğitim vermeliyiz. Hüseyin Çelik dönemine liseler 4 yıla çıktı. Ne oldu? Yıl artı tamam da, gençlerimiz sanki şimdi daha mı eğitimli?

Eğitim sürelerinin uzatılmasının bir diğer faydası daha var. O da işsizlik oranını azaltmak. Zorunlu eğitimle birlikte ortaokulu bitiren bir genç istemese de, babasına yalvarsa da yine okula gitmek zorunda kalacak. Yani işsiz görünmekten çıkıp öğrenci görünecek. Yani mantık şudur, okulu terk eden, okula devam edemeyen öğrenci sayısını ne kadar azaltırsan işsizlik oranını da o kadar azaltırsın. Bu bakış açısını eğitimsel bir bakış açısı değildir. Pragmatist bir bakış açısıdır ve ülkeye zarar verir. Sistem 30 yaşına kadar, kişinin bakımını anne-babasına bırakıyor. Böylece kendisi üzerindeki önemli bir yükü atmış oluyor.

Zorunlu Eğitimin Zararları

Öğrenciyi zorla okulda tutmak önce öğrenciye sonra öğretmene zulümdür. Her sabah okula gitme kavgası yaşanan evler vardır. Bu çocuklar zorla okula gidince zorla derse girerler. Derslerle alakası olmaz. Bu öğrencilere ders anlatmak ise imkansızdır. Adı üstünde zorla güzellik olmaz. Her eğitimci gönüllü bir öğrenci kitlesine ders anlatmakla, zorla gelen bir kitleye ders anlatmak arasındaki farkı bilir. Bırakalım zorla geleler ayıklansın da öğretmenlerimiz gönüllü öğrencilerle zevkli dersler işlesinler. Zorla gelen öğrencilere öğretmencilik yapmaktan çıkıp, bizzat eğitimci olsunlar.

Zorunlu eğitimin ikinci zararı, meslek dallarına, çırak usta ilişkisinin olduğu sektörleredir. Lise sonuna kadar zorunlu eğitim olduğunda, kim berber olacak? Kim marangoz olacak? Kim camları tamir edecek? Sanayide kim çıraklık yapacak? Herkes lise mezunu olduğunda kim ekmek pişirecek. Ortaya üniversite mezunu berberler, yüksek lisans yapmış taksiciler çıkacak ve çıkıyor. İnsanı bu kadar okutup sonra bu işleri ona reva görmek ne kadar doğru? Eskilerin bir sözü var “Sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa?” Herkesi zorla ağa yaparsak, inekleri kim sağacak?

4+4+4 mü, yoksa 5+3+3 mü?

Kesintisiz 8 yıl eğitim tam bir pedagojik faciaydı. Bu sistemi ülkeye dikte edenlerin tutup yargılanması gerekiyor bence. Bu kişiler üstelik darbe suçundan tutuklanmalı. Bir nesli mahvediyorsunuz sonra ortalıkta rahat rahat geziyorsunuz. Bu sistemle birlikte ergenlik dönemindeki çocuklarla minik yavrular aynı okula geldi. Koridorlarda itildi minikler, kendilerine örnek aldıkları abi ve ablalarının akılları bir karış havadaydı. Kantin sıralarında ezildiler. Okul giriş çıkışında tehdit edilen minikler oldu. Ve daha da kötüsü, henüz 7 yaşındayken ergenlerin tacizine uğrayan minik kızlarımız oldu. Yani çocukla ergeni aynı yere koymak büyük hata. Yeni düzenleme ile bu kalkacak. Yeni öngörülen sistem 4+4+4. Bu sistem pedagojik olarak bana daha doğru gibi görünüyor. Önemli olan ergeni çocuktan ayırmaksa, günümüzde birçok çocuk beşinci sınıfla birlikte ön ergenliğe girmiş, bu dönemin belirtilerini göstermiş oluyor. Bu benim gözlemim. Yanlış olabilir. Ülke çapında bir araştırma yapılıp ergenlik yaş ortalaması çıkarılabilir. Buna göre sistem düzenlenebilir. Ergenle çocuğun ayrılması açısından 4+4+4 makul olabilir ama eğer bu ilk dörtten sonra mesleki yönlendirilme yapılacaksa bu sistem doğru olmaz. Çünkü erken bir yönlendirme yapılmış olur. Bence bu yıl ayırımları öyle hemen masa başında değil de bilimsel araştırmalara dayanarak belirlenmeli.

Özetle, eğitimi zorunlu hale getirmek, ülkeyi kalkındırmak, geliştirmek anlamına gelmez. Bilakis zorunlu eğitimle şu meşhur sözü doğrular bir sonuç ortaya çıkar: “Cehaletin bu kadarı ancak eğitimle mümkündür”. Devlet eğitimi zorunlu yapmakla uğraşmak yerine, eğitim kalitesi, içeriği üzerine düşünmelidir. Eğitim çok önemli, herkes olabildiğince eğitimden geçmeli. Eğitim teşvik edilmeli. Bunda herkes hem fikir. Bununla birlikte hep akılda tutulmalıdır ki, eğitimde önemli olan nicelik değil niteliktir. Eğitim kalitesi zorla ve zorlama ile yükseltilemez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.
Mehmet TEBER Arşivi