Pedagog Dr. Adem GÜNEŞ

Pedagog Dr. Adem GÜNEŞ

Akıllı tahtadan önce akıllı insana ihtiyaç var

Akıllı tahtadan önce akıllı insana ihtiyaç var

Eğri oturup doğru konuşalım; çocuklarımıza güzel bir yaşam sunamadık bu ülkede.

Eğiteceğiz diye öğüttük çocuklarımızı.

Öğütürken bari eğitebilseydik, onu da beceremedik.

Bilmem izleyebildiniz mi televizyonlarda; bir okul müdürü, tahtadaki yazıları bir öğrencinin kafası ile silerken gizlice kameraya çekilmiş, o görüntüler yayımlandı.

Evet, müdür yani… Öğrencinin kafası ile tahtadaki yazıları siliyor…

Niye mi böyle bir şey yapıyor? Öğrencisinden tahtayı silmesini istemiş, çocuk da unutmuş, teneffüste oyuna dalmış, ihmal etmiş tahtayı silmeyi. Müdür, tahtanın silinmediğini görünce, çocuğun kulağını bir tutamak gibi tutup kafası ile tahtadaki yazıları silmeye çalışıyordu.

Çok isterdim, bunun nadir bir olay olduğunu düşünmeyi…

Ama değil, anne babaların bana gönderdikleri mailler, mektuplar, seminerde duyduklarım canımı çok sıkıyor, daralıyorum çocukların nasıl öğütüldüğünü duydukça.

Bir anne, ağlamaklı geldi yanıma. “Öğretmen çocuğumu çöpe attı… İki gündür çok üzülüyor, gece ağlayarak uyanıyor.” dedi.

Anlamadım önce. “Çocuğunuzu mu çöpe attı, çocuğunuzun defterini kalemini falan mı?” diye sordum.
Çocuğu atmış öğretmen çöpe…

Öğrencisinin yazısını beğenmemiş. “Sen hiçbir işe yaramadığın için, buruşturup çöpe atıyorum!” diye kulağından tutmuş, çöp kovasının içine koymuş öğrencisini. Yaşı 6 çocuğun… Çöpün içinde kalakalmış bir ders boyunca utana sıkıla. Aşağılanmıştır ki hem de nasıl…

Geçen hafta, lise son sınıfta kızı olan bir anne geldi yanıma. “Hocam kızım önümüzdeki ay üniversite sınavına girecek. Son iki haftadır altını ıslatmaya başladı. Kocaman kız, babası da ben de şaşkına döndük. Buraya getirmek istedik. Utandı gelmedi, ne yapacağımızı bilemiyoruz, yardımcı olun bize.” dedi. Utanır tabii, 18 yaşında bir genç kız, altını ıslatırsa…

Önceki gün; bir kafeteryada oturmuş çay içiyordum. Bir delikanlının elindeki kâğıtları masalara dağıttığını gördüm. Benim oturduğum masaya da bir tane bıraktı. Şöyle bir göz attım. “Sınavlara hazırlık için özel ders verilir” yazıyordu. “Bu nedir?” diye sordum. “Dershaneler kapanıyor ya… Ondan yani.” dedi.  “Öğretmen misiniz?” dedim. “Yok abi… Öğretmen ayarlıyorum, öğrencilere hizmet yani…”

Tam bir tüccar gibi idi vücut dili… “Saat ücreti kaç lira bir özel dersin?” diye sordum. “Yani abi, dersine göre değişir. Ders var saati 50 lira, ders var 100 lira.” Göz göze baktık biraz. “Lazım olursa buyur abi yanında bulunsun.” diye kartı elime tutuşturup gitti…

Psikolojik sorunları olduğunu söyledikleri bir üniversite mezunu genç bayan ile konuşuyorduk. “Sinir oluyorum yetkililerin, ‘Gençler iş beğenmiyor, o yüzden işsizlik artıyor’ diye konuşmalarına. Tabii beğenmem, ben çevre mühendisliğini bitirdim, iş bulamıyorum. Babam torpil için belediyeye gitti. Bir hafta sonra haber geldi; ‘Müdür sekreterliği yapar mıymışım!’ ‘Ben sekreter değilim ki, mühendisim baba’ dedim. Kabul etmedim. Babam küstü bana… Bir haftadır konuşmuyor benimle. ‘El âleme ağız eğdim, iş buldum, iş beğenmiyorsun. Mahcup ettin beni dostlarıma.’ diyor...”   

İlkokulda çöpe atılarak eğitilen… Lisede altını ıslatan… Sınav sistemi değişmeden dershanesi kapatılan… Çevre mühendisliğinden mezun olup yönetici sekreterliğini beğenmediği için babası tarafından cezalandırılan gençlerin yaşadığı bir ülkede pedagog olarak hiçbir işe yaramıyor olmak, tuhaf bir korku salıyor içime.

Ülkemizin eğitimde rönesansa ihtiyacı var.

Delikanlıca çıkıp “kral çıplak” diye seslenmeye… Bahane aramadan kendimizle yüzleşmeye…

İşin içine siyaset miyaset bulaştırmadan, tepeden tırnağa, eğitim reformuna ihtiyacı var ülkemizin.

Nereden başlamalı bu reforma diye sorarsanız, önce yöneticilerin, sonra eğiticilerin eğitilmesinden başlamalı.

Çocuğun kafası ile tahta silinmez diye anlatmalı mesela… Çöpe çocuk değil, kâğıt atılır denilmeli veya… Ya da sınav sistemi değişmeden dershaneleri kapatmak çözüm değil denilmeli… Çevre mühendisliği dersinde sekreterlik becerisi geliştirilmiyor diye anlatılmalı bence, bütün eğiticilere, yöneticilere…

Eğitimin akıllı tahtalarla değil, akıllı insanlarla olduğu anlatılmalı…

Ve bizim reformumuz da işte buradan başlamalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.
Pedagog Dr. Adem GÜNEŞ Arşivi