Eğitimde gözden geçirilmesi gereken 7 efsane bilgi

Eğitimde gözden geçirilmesi gereken 7 efsane bilgi
OECD Eğitim Direktörü Andreas Schleicher, BBC'de yer alan yazısında eğitimin 'mit'lerini PISA verilerinden yola çıkarak çürüttü.

Schleicher dünya çapında eğitimci, aile, öğrenci ve bürokratların 'doğru kabul ettiği' 7 efsanenin gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.

Hürriyet Gazetesinden Nuran ÇAKMAKÇI'nın haberi

1-Her şey parayla ilgili

Dünya artık zengin-iyi eğitimli ve fakir-kötü eğitimli ülkeler diye ayrılmıyor. Başarılı eğitim sistemleri artık 'ne kadar' para harcandığıyla değil, 'nasıl' harcandığıyla ilgili olarak ortaya çıkıyor. Yani çok para harcamak iyi bir sistemi garantilemiyor. Örneğin ABD, PISA 2012'de genel sonuçlara göre 36., Slovenya ise 21. sırada yer alıyor. Slovenya, 6 ila 15 yaş arasındaki öğrenciler için kişi başına 53 bin dolar harcıyor. ABD ise 115 bin dolardan fazla kaynak ayırıyor. PISA 2012 verilerinde buna benzer birçok örnek bulunuyor.

2-Daha küçük sınıflar eğitim standartlarını yükseltir

Her yerde öğrenciler, aileler ve bürokratlar küçük sınıfların iyi ve daha kişiselleştirilmiş eğitim için doğru olduğunu düşünüyor. Ancak PISA verileri sınıf boyutları ile öğrenme sonuçları arasında hiçbir ülkede herhangi bir bağlantıya işaret etmiyor. Hatta PISA 'öğretmen kalitesi'ni incelerken sistematik olarak sınıf boyutlarının geniş olduğu ülkelere öncelik veriyor.

Genellikle ülkeler arasında öğretmen kalitesi belirlenirken daha geniş sınıflara sahip olanlar daha üst sıralarda yer alıyor ya da şansları artıyor.

3-Başarı doğuştan gelen bir yetenek

Birçok eğitim psikoloğu, başarının çok çalışmaktan ziyade doğuştan gelen zekayla ilgisi olduğunu söylüyor.

Fakat PISA bulguları bu görüşün tam tersini gösteriyor.

Öğretmenler, daha az kapasiteli öğrencilerinden yüksek başarı beklemenin, onlara yapılmış bir adaletsizlik olduğunu düşünüyor. Bu yüzden de kimileri kapasitesi düşük öğrenciler için başarı kriterlerini pratikte daha düşük tutuyor. Ancak eğitim alanında çok yol almış Finlandiya, Japonya, Singapur, Hong Kong ve Şanghay gibi yerlerde aileler ve eğitimciler her öğrencinin yüksek başarı standartlarını yakalayabileceği görüşünde.

Bu sistemler kapasitesi düşük öğrencilerin başarılı olmasını sağlayacak şekilde düzenleniyor. PISA 2012 sonuçlarında üst sıralara bakıldığında da bu yaklaşımın doğruluğu anlaşılıyor.

4-Sosyoekonomik durumu kötü olan, kötü eğitime mahküm

Sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı çocuklar iyi bir eğitim alma yolunda güçlüklerle karşı karşıya. Kimilerine göre bu öğrencilerin kötü bir eğitim alması, kader.

Ancak PISA sonuçlarına göre Şanghay'daki dezavantajlı 15 yaşındaki öğrencilerin, ABD ve çoğu Avrupa ülkesinde sosyoekonomik durumları iyi olanlara göre matematikte daha başarılı olduğu görüldü.

Aslında bu konuda genelleme yapmak zor. Yani zengin öğrencilerin daha başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Aynı zamanda eğitim sistemlerindeki dezavantajlı öğrenciler, sosyal eşitsizlikleri ılımlı hale getirebiliyor. Birçok ülkede eğitimci ve yöneticiler sosyal olarak dezavantajlı öğrencileri destekleyerek, başarılı olmalarını sağlıyor. Yani sosyoekonomik durumu iyi olmayan öğrenciler de kendilerine sunulan doğru eğitim sistemleri sayesinde başarılı olabiliyor.

5- Göçmen ailelerin çocukları daha başarısız

Genelde göçmen ailelerin çocuklarının daha başarısız olduğu yönünde bir inanç var. Ancak PISA sonuçlarına göre bu da doğru değil. Hatta aynı ülkeden göçen ailelerin çocukları değişik ülkelerde farklı sonuçlara sahip oluyor. Bu nedenle elde bu konuda veri olmadığı için "Göçmen çocuklar daha başarısız" diyemeyiz.

6- Hem eşitlik hem de akademik başarı bir arada olmaz

Geleneksel bir düşünceye göre, seçkinci olmayan kitlesel sistemler, öncelikle eşit ve adaletli bir eğitim sunuyor. Akademik elemeye dayanan sistemlerse kaliteyi ve mükemmelliği hedefliyor.

Ancak uluslararası karşılaştırmalar 'eğitim kalitesi' ile 'eşitlik' arasında herhangi bir uyuşmazlık olmadığına işaret ediyor. Örneğin Çin kapsamlı bir eğitim sistemine sahipken, aynı zamanda eğitim kalitesiyle de PISA'da listenin üst sıralarında kendine yer bulmayı başarıyor.

7- Dijital dünyanın daha geniş müfredata ihtiyacı var

Globalleşme ve teknolojik gelişmeler öğrencilerin 'ne bilmesi' gerektiği konusunda büyük bir değişimi de beraberinde getirdi. Çoğu ülke bu konuda harekete geçmek gerektiği konusunda hemfikir. Örneğin 2008'deki finansal kriz sonrası öğrencilerin finans dersi almaları gerektiğini düşünen ve mali okuryazarlık dersini okullarda yaygın hale getiren ülkeler var. Fakat PISA sonuçları mali okuryazarlık ile finansal eğitim arasında bir ilişki olmadığını gösteriyor.

Aslına bakılırsa matematik yeteneklerini geliştirmeye daha fazla efor harcayan sistemlerin, mali okuryazarlık eğitimi verenlere göre finansla ilgili testlerde daha başarılı olduğu ortaya çıkmış.

Genel bir ifadeyle, en iyi eğitim sistemlerinin müfredatları çok da geniş değil. Ancak bu ülkeler öğretim programları konusunda titiz davranıyor. Kapsamı dar da olsa bilgiyi öğretmede başarılılar ve oldukça derine iniyorlar.- Önder ÖNDEŞ

4 MADDEDE EKONOMİ

PROGRAMIN AMACI: Ekonominin temel kavramlarını özümsemiş, mikro ve makro iktisat teorilerini pratik alanlarda uygulama yeteneği kazanmış, güncel ve tarihsel iktisadi politikaların ve uluslararası gelişmelerin sonuçlarını analiz edebilecek, ekonomik sorunların çözümlenmesinde sayısal yöntem tekniklerini uygulayabilecek öğrenciler yetiştirmek.

MÜFREDATIN YAPISI: İlk iki yıl ekonomi biliminin temel ilkelerine yönelik derslere ek olarak farklı disiplinlerden de dersler veriliyor. Bilgisayar, programlama, iletişim ve raporlama teknikleri gibi alanlarda da okutulan derslerle öğrencilerin kişisel gelişim süreçlerine katkıda bulunuluyor. Son iki yıl ise teknik derslerin yanı sıra birçok alt disipline dair seçmeli dersler (oyun teorisi, bankacılık, çevre ekonomisi, iş gücü iktisadı, uluslararası ticaret, kamu maliyesi vb...) veriliyor.

SAHİP OLUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER: Dünya iktisadi sisteminin nasıl işlediğini merak eden, anlamak isteyen, araştırmayı seven, sorgulama yapabilen, okumayı seven, çok yönlü, analitik düşünce yapısına sahip, eleştirmeye ve eleştirilmeye açık, kendini geliştirmeye çabalayan bir kişiliğe sahip olmak.

MEZUNLARIN ÇALIŞMA ALANLARI: Bakanlıklarda müfettiş, denetçi ve uzman yardımcılığı sınavlarına girebilir, iktisat uzmanı, araştırmacı olarak çalışabilirler. T.C. Merkez Bankası, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı, Sermaye Piyasası Kurulu, Rekabet Kurumu, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, bankalar, finans kuruluşları, denetim kurumları, özel firmaların pazarlama ve satış departmanlarında görev alabilirler. Ayrıca yüksek lisans ve doktora programlarına devam ederek akademik kariyer de yapabilirler.

Hastane eczacılığı: Eczacıların hastanelerde görev alması ve bu süreçte yaptıkları işlere hastane eczacılığı denir. Hastane eczanelerinde en az bir eczacının çalışması zorunlu. Birden fazla eczacı olduğunda birisi baş eczacı olarak görev yapar ve diğer eczacıları koordine eder.

Klinik eczacılık: Eczacılık bilimlerinin hasta üzerinde uygulanmasını sağlayan 'hastaya odaklanmış' bir uygulama alanı

Farmakodinamik: İlaçların canlılardaki (insan veya deney hayvanı) etkileri ile etki mekanizmalarını araştırır. İlaçların organizmaya ne yaptığı sorusuyla ilgilenir.

Farmakokinetik: İlaçların canlı (insan veya deney hayvanı) vücuttaki emilimini, dağılımını, dönüşümünü ve vücuttan atılmasını inceler. Organizmanın ilaca karşı ne tepki verdiği gibi sorulara cevap arar.

Klinik farmakoloji: İlaçların insan organizması üzerindeki etkilerini ve insan vücudundaki sürecini inceler.

Farmakoterapi: Hastalıkların tedavisinde ilaçların uygulanma sürecini konu alır. İşlediği konu olarak klinik farmakolojiye benzer.

Öğrendiğim bilgileri unutmamak için ne yapmalıyım?

Planlı ve programlı olmayı alışkanlık haline getirin. Sıradan ve kendiliğinden gelişip şekillenen bir hayatınız olmasın. Sadece sınavlara hazırlık sürecinde değil, hayatın kendisinin de bir anlamı olduğunu unutmayın ve hayata dair amacınız ve hedefiniz, kendi değerlerinizle uyum içinde olsun. Mutlaka öğrenmenin hemen sonrasında ve uzun bir süre devam edecek şekilde, öğrendiğiniz tüm konular için bir tekrar planlaması yapın. Tekrar etmek, unutmayı en aza indirir. Öğrenilen her konu sonrasında, bilgilerin pekişmesini sağlamak için bolca soru çözerek konunun pekişmesini sağlayın. Konu tekrarlarında satırları çizme, renkli kalem kullanma tekniklerinden yararlanın. Çalıştığınız kitabın içine veya not defterinize gerekli notlar almayı ihmal etmeyin.

Vitaminlere dikkat

Vitamin takviyesinde en önemli nokta, kişinin vücudunda eksik olan neyse onu vermek. Örneğin hastanın halsizliği demir eksikliğine bağlıysa istediği kadar vitamin alsın, yorgunluğu geçmez. Önce bir uzmana görünmek gerek. Vitaminle ilgili dikkat edilecek noktalardan bazıları:

. Aşırı vitamin kullanımının vücuda ciddi zararları olur. Kendi kendimize ilaç almak, vücudumuza gereksiz maddeleri yüklemek anlamına gelir. Vitamin zehirlenmeleri bile görülebilir.

. Fazla vitamin karaciğeri yorar. Örneğin aşırı D vitamini, zehirlenmelere yol açabilir, kemikleri bozabilir ve böbrek taşlarına neden olabilir.

A vitamininin aşırı kullanımı ise vitaminin hedef organı olan gözü bozar.

Kaynak:Hürriyet

0
0
0
0
0
0
0
👍
👎
😍
😥
😱
😂
😡
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.