YGS bitti; şimdi yeni şeyler söylemek lazım - Hakan BAYKAL

Barajı aşarak ikinci sınava girmeye hak kazanan adaylar, ilgili oldukları alanların derslerine ağırlık verecek. Uzmanlar, adayların yaptıkları hataları geride bırakıp hazirandaki sınava hazırlanmalarını tavsiye ediyor. Bunun için eksiklerini belirleyerek çalışma programlarına sadık hareket etmelerine dikkat çekiyor.

Üniversiteye yerleşme maratonunun ilk basamağı olan YGS sonuçları açıklandı. Bu sonuçlardan kimi öğrenciler mutlu oldu, kimileri ise umutsuzluğa kapıldı. Burada özellikle sınav sonucunda beklediklerini bulamayan öğrencilere seslenmek istiyorum.

YGS bir sınavdı geldi geçti. Hâlâ bu sınavın yasını tutuyor olmanın size pratikte hiçbir faydası yok. Bunun ötesinde bir kayıplar zincirine mahkûm ediyor YGS’de alınan olumsuz sonuç. Kaybedilen moral, kaybedilen özgüven, kaybedilen çalışma azmi, kaybedilen zaman…

Öncelikle şunu belirteyim, biraz gönlünüz ferahlasın: YGS’de yapılan netlerin LYS puanları içerisindeki ağırlığı % 40 (DİL puanları hariç). Yani toplam puan içinde LYS’ler % 60 etkiye sahip. Ayrıca LYS’de çözülecek soru sayısının fazlalığı (YGS’de Sayısal alandan sınava hazırlanan birçok öğrencinin Sosyal Bilimler testi sorularına;Sözelci ve Eşit Ağırlıkçı şeklinde isimlendirilen adayların birçoğunun da Fen Bilimleri testindeki sorulara çok fazla bakmadıklarını unutmayalım),  soruların zorluk düzeyinin yüksek olması LYS’yi daha ayırt edici bir sınav haline getiriyor. Bu sayede YGS’de alınan olumsuz sonuçları derleyip toparlama imkânı bulabiliyor öğrenciler. Tabii çalışan öğrenciler için geçerli söylediklerim.

Dolayısıyla asıl önemli olanın bundan sonraki sınavlar olduğunu söylersek problemli bir cümle kurmamış oluruz.

Bu noktada şu yanlış bilgiyi düzeltmek isterim: Öğrencilerin ve eğitimcilerin bir kısmı, ‘YGS’de alınan puanların % 40’ı LYS puanlarına eklenecek’ şeklinde bir bilgiye sahip. Hayır, böyle bir şey söz konusu değil. Örneklendirecek olursak MF-4 puan türünde YGS’deki testlerden Türkçe % 11, Temel Matematik % 14, Sosyal Bilimler % 6, Fen Bilimleri % 9 etkiye sahip. Bu rakamları topladığımızda MF-4 puanında YGS’nin ağırlığı % 40 oluyor. Yoksa tutup da YGS sayısal puanların (YGS-1 ve YGS-2) % 40’ı alınıp eklenmiyor.

Daha yapılacak çok şey var. YGS’ye ait bütün olumsuzlukları sıfırlamak gerekiyor. Hem düşünce hem duygu hem de eylem noktasında kendimize çeki-düzen vermemiz şart. YGS’nin olumsuz tortularını, tozlarını temizleyip LYS’ye taptaze, hedef ve başarı odaklı hazırlanmanın yollarını aramalıyız.

İç dinamiklerimiz geçmişteki olumsuzlukların, başarısızlıkların bir sonucu olarak yaşadıklarımızı sıfırlamada, hayata yeniden ‘merhaba’ demede yeterli bir enerji oluşturmuyorsa dış dinamikleri devreye sokmada fayda var. Burada tavsiye edeceğim şey, zaman zaman konuşmalarıyla sizi derleyip toparlayacak, size yeniden çalışma aşkı, şevki kazandıracak eğitimcilerle görüşmeniz, onların denetimi altına girmeniz ve yönlendirmelerine kulak vermenizdir.

Her şey bitmedi... Size sadece bir aylık yapacağınız çalışmanın sonucunu rakamsal olarak vereyim. Günde 6 saat çalıştığınızı varsayarsak, bu çalışmanın 4 saatinde soru çözdüğünüzü düşünelim. Bir ayda çözebileceğiniz soru sayısı yaklaşık 7 200. Sınavlara kadar olan süreyi düşündüğümüzde 18.000 soru çözme imkânınız var. Bu rakam, deneme sınavı sayısı olarak 80 soruluk 225 deneme sınavı çözmek; soru bankası olarak da yaklaşık 12 soru bankası bitirmek demek. Sizce az mı?

Özetle; YGS geçti… Hatırasını yad etmek size bir şey kazandırmayacak. Futbolcuların ve teknik adamların klasik bir ifadesi vardır: ‘Önümüzdeki maçlara bakacağız’ derler. Sizin de önünüzde çok önemli sınavlar var. Geçmişin karanlığını bir kenara atıp geleceğin aydınlığına sarılın derim. Son sözü, söz üstadı Mevlânâ’ya bırakalım:

Her gün bir yerden göçmek ne iyi,

Her gün bir yere konmak ne güzel

Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş,

Dünle beraber gitti cancağızım;

Ne kadar söz varsa düne ait,

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.

*Güvender Yayınları Rehberlik Yayın Yönetmeni

Test çözerken dikkat edilmesi gerekenler

Konu tamanlamıyla hazmedilmeden test çözümüne geçilmemeli.

Konu çalışıldıktansonra çözümlü sorular incelenmeli.

Mutlaka geçmişyıllarda sınavlarda gelmiş olan sorular incelenmeli ve çözülmeli.

Test çözümündekolaydan zora doğru giden bir yapı içinde sorular çözülmeli.

Test çözümününardından, yapılamayan ya da yanlış cevaplanan sorular üzerinde durulmalı, mutlaka bu soruların neden yapılamadığı ya da yanlış yapıldığı irdelenmeli.

Bu irdelemesonucuna göre eksikler giderilmeli, yanlış bilinenler düzeltilmeli.

Eğer öğrencitek başına soruyu anlamıyor ya da çözemiyorsa mutlaka branş öğretmeninden destek alınmalı.

Konuda belli bir öğrenme düzeyi yakalanmadan diğer konuya alelacele geçilmemeli. Çünkü sarmal eğitim yapısından dolayı bir konu diğerini öğrenmede temel oluşturabilmekte.

Eğitim Dünyası’na hoşgeldiniz…

Genel nüfusa göre genç nüfus oranının yüksek olduğu bir ülkeyiz. Tabii ki bu durum eğitim alan öğrenci sayısının kabarık olması sonucunu doğurmakta. Her sene eğitim hayatına yaklaşık 1 milyon 800 bin öğrenci katılıyor. Ülkemizde sadece ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde 16 milyonu aşkın öğrenci eğitim görüyor. Ailelerle birlikte düşündüğümüzde neredeyse bütün toplum eğitimle bir şekilde irtibatlı denebilir. Bu kadar eğitimle doğrudan veya dolaylı ilişkisi olan bir toplum olmamıza rağmen, eğitim ne yazık ki siyasetle, magazinle ve ekonomiyle ilgili gündemler kadar medyada kendine yer bulamıyor. Zaman Gazetesi olarak bu gerçeklerden hareketle, her hafta cumartesi günleri hem öğrencileri hem anne-babaları hem de eğitimcileri bilgilendirecek, eğitimi toplumsal hayatın bir gündemi hâline getirecek bir sayfayla sizlere seslenmeye karar verdik. Bu sayfamızda eğitime ilişkin konularla ilgili olarak uzmanların yazılarını bulabileceksiniz. Rakamların diliyle somut veriler ışığında bilgilenebilecek, sizden gelenler bölümünde e-posta yoluyla merak ettiğiniz sorularınıza cevap alabileceksiniz.

Tekrar Eğitim Zamanı’na hoşgeldiniz….