Akıl Noksanlığı (Evlilik Okulu 17.Ders)

Sema MARAŞLI

Kişinin mutluluğunda en büyük engel çoğu zaman kendisidir. Mutluluğumuza düşman huylarımız var. Bunların en başında kibir gelir. Kibir çok tehlikeli bir huydur ki hakkı inkar etmeye kadar götürür insanı. Yaratılışımızın başlangıcında yaşananlar: Hz. Adem ve Hz. Havva’nın yaratılışı, iblis’in secde etmemesi, sonra şeytanın insanı kandırması, kandırılış sebebi, cennetten ayrılış…Bunlar bizler için çok büyük dersler ihtiva eder.

İblis, Hz.Adem’in karşısında kibre kapıldı ve Allah (c.c) ın rahmetin kovuldu. Kibir bizi Rabbimizden uzaklaştıracak, sevdiklerimizin gönlünden düşmemize sebep olacak en kötü huyumuzdur. Ve şeytan en çok kendi kaybettiği yoldan kaybettirmeye çalışır bize. Bu yüzden bize hep fısıldar. “Sana bunu nasıl yapar? Sen ondan daha üstünsün.”

Sadece içimizde ki şeytan yapmıyor bunu. Tüketimi artırmak ve birilerinin cebini doldurmak için onların yayın organı kapitalist medya tarafından da yapılıyor. Reklamlar “Sen her şeyin iyisine layıksın, biz senin için en iyisini ürettik. Özgürlüğünü yaşa, hayatını yaşa…” Tabii bunları yaşarken onların ürünlerinden kullanmak gerekiyor.

Kibir için benliği yani nefsi beslemek gerekiyor. Nefis her şeyi istiyor ve aldıkça bencilleşiyor. Başkalarını düşündükçe, verdikçe de terbiye oluyor. Bu yüzden dinimiz iyiliğe yardımlaşmaya, kendinden başkalarını düşünmeye çok kıymet veriyor.

Kibir konusunda yazmak için epey araştırma yaptım başta kendi nefsim sonra da sizlere faydalı olsun diye. Kibrin kötü olduğunu hepimiz kabul ederiz, etrafımızdaki kibirli insanları fark ederiz de kendimiz kibirli isek hiç farkında olmayız; söyleyen olursa da kabul etmeyiz. Kendi kibrimizi ben gururluyumdur, onurluyumdur… gibi kibar cümlelerle süsleriz. En kötüsü ise kendimizi de kandırırız.

O zaman kibirli insanın özelliklerini bilelim, nefsimizin savunmasına kulağımızı tıkayıp, bu özelikler bizde varsa kendimize çeki düzen verelim.

Kibirli insanda kibrinin derecesine göre şu özelliklerin hepsi ya da bir kaçı mutlaka bulunuyor.

Kibirli kişi:

Kendini beğenmiştir: En zeki, en akıllı, en karizmatik, en güzel, en alımlı, en becerikli, en doğru davranan…kendidir. Onun işi, onun arabası, onun evi…en güzelidir. İçinden beğenmese bile dışarıya iyi olarak yansıtır. Evde durumu daha da kötüdür. Eşi onun için ne yaparsa yapsın o hep daha fazlasını ister. Hatta eşinin yapmaya imkanı ya da gücü olmayacak şeyler ister, eşine kendini yetersiz hissettirmeye çalışır. Eşini yaptıkları için takdir etmez, teşekkür etmez. “Sen beni hak etmiyorsun, kıymetimi bilmiyorsun…Ben daha iyisine daha güzeline daha zenginine daha tahsili yüksek olanına layığım. ” cümleleri dilinden dökülür ya da bunu hissettirir.

Kendi kusurlarını görmez: Çünkü o mükemmeldir. Her şeyin iyisini yapar. Mutsuzluğu için hep başkalarını suçlar. “Mutsuzum çünkü eşim şunları şunları yapıyor. Evliliğim kötü gidiyor çünkü hep eşim yanlış yapıyor?”

Bencildir: Önce kendi rahatını ve keyfini düşünür. Önce benim mutluluğum, benim isteklerim, benim keyfim, benim annem… Önce kendisi, sonra kendisinin parçaları olan çocukları sonra kendi akrabaları daha sonra eşi gelir.

Alıngandır: Buluttan nem kapar. “Bana şunu demek istedi bunu demek istedi.” Her sözden her davranıştan anlam çıkarmaya çalışır, her şey nefsine dokunur. “Neden telefonumu hemen açmıyorsun, mesaj attım neden hemen cevap vermedin? Parayı verirken niye yüzün asıldı?…”

Merhameti azdır: Önce kendini düşündüğü için en yakınlarına bile pek acımaz. Herkesin ona hizmet etmesini bekler. Eşi hastayken ilgilenmez, hastalığına inanmaz “Sen iyisin, hiçbir şeyin yok, nazlanıyorsun, gözyaşları ile beni etkilemeye çalışma, her şeye de üzülme… ” Kendi grip olsa ortalığı yıkar. ” Hastayım benimle ilgilen.” Eşinin başkalarının yanında zor durumda kalmasını önemsemez.

Cezalandırıcıdır: Affedici değildir. Ona bu yapılmamalıydı o bunu hak etmemiştir. Kendini rahatlatmak için mutlaka karşısındaki kişiyi cezalandırır. Eşine yaptığı hataların bedelini bir şekilde ödetir. Surat asar, küser, parayı keser, ilgiyi keser, cinsel olarak soğuk davranır, kahvaltı hazırlamaz, ütü yapmaz…Eşini en çok üzecek, sinirlendirecek şeyleri yapar ki içi rahatlasın.

İnatçıdır: Her şeyin iyisini, doğrusunu kendi bildiğine inandığı için başkalarının kendinden daha iyisini bileceğini kabul etmez. Yanılması mümkün değildir. Yanıldığını fark etse de inadından dönmeyi nefsine yediremez, kibrini kıramaz. Mutsuz olacağını, eşi ile arasının açılacağını bile bile hatalı davranır ve hatasından dönmez . “İnat da muradı da bir olarak görür; fakat inat kendine mutsuzluk olarak geri döner.

Küstahtır: Kendisi eleştiriyi sevmez fakat herkesi eleştirir, pata küte başkalarının hatalarını söyler. Eşiyle dalga geçer, alay eder, iğneler… Bakışları ile eşini ezmeye çalışır, küçümser.

Ya da Aşırı Tevazu Sahibidir: Tevazu bazen kibirimizi saklamak için iyi bir kalkan olur. İltifat duymak, övülmek için kişinin iyi yapabildiği şeyleri bile “iyi yapamam” demesi ya da “layık değilim” diyerek tevazu gösteriyormuş gibi davranması.  Sahte tevazu dışarıda gösterilir fakat evde patlak verir, acısı eşinden çıkarılır.

Konu ile ilgili bir kaç misal:

Bir adam karısı ile gittiği beş yıldızlı otelde açık büfeden kendine yemek almıyormuş. Kendi oturuyormuş karısının alıp getirmesini bekliyormuş ya da karısıyla birlikte yemeklere bakıyormuş ne istiyorsa karısına işaret ediyormuş, karısı alıyormuş. Aman Allah’ım.

Bir okurum yazmıştı. “Karım tesettürlü fakat beni sinir etmek için balkona başı açık çıkıyor. ‘Sana inat yapıyorum’ diyormuş.

Başka bir mesaj: “Benim ailemin maddi imkanı iyi değil diye kocam ailemi hor görüyor ve onlarla görüşmek istemiyor. Onlar geldiği zaman yüzünü asıyor.”

Bir hoca hanım kocasından bahsederken “O avam” dedi. Kocasının kendi gibi dini eğitimi yokmuş. Olabilir de kocaya “avam” denir mi? Kendi zihninde kocanı cahil, bir şey bilmez diye kodladıysan o adama nasıl saygı duyarsın. Ayrıca belki sen “ilmim var” diye kibirlendiğin için Allah’ın sevmediği bir kulsun da kocan yaptığı işlerle Allah(c.c) yanında sevilen makbul bir kul. Bilemezsin ki. İbilis’ in de ilmi vardı ama kibirlendiği için onun yoldan çıkmasına sebep oldu.

Bir hanım “Benim geri vitesim yok.” diye övünüyordu. Neymiş, geri adım atmaz, özür dilemezmiş. Aman ne kadar da övünülecek bir huy. Tamamen kibir kokan bir cümle. Ondan sonra da “Eşimle anlaşamıyoruz, muhabbet edemiyoruz” diye şikayet ediyorsun. El insaf. O geri vites arabalarda ne çok işe yarar. Geri vites olmasa en başta arabayı park ettiğin yerden bir daha çıkamazsın. Evliliğinde de özür dilemeyi geri adım atmayı bilmiyorsan, park ettiğin yerde kalır çürürsün.

Adam “Ben burnumdan kıl aldırmam.” diyor. Kendini o kadar beğeniyor ki…Eh o zaman “yalnızım mutsuzum” diye şikayet etme. Topla o kılları kışın yorgan yapar, üstüne örtersin. Sarılacak, kucaklayacak bir eş olmayınca onunla idare edersin artık.

Kısacası kibir bize hep kaybettiriyor. Kişi hatasını görüyor, özür dilemiyor. Sevdiği göz göre göre gidiyor, gitme diyemiyor. Evliliği bitiyor, kurtarmak için çabalamıyor, “ben de hata ettim” diyemiyor.

“Boşanmış hanımlardan mesajlar geliyor. “Sizin yazılarınızı okuyana kadar hep eşimi suçladım, kendi hatalarımı görmemişim. Şimdi çok pişmanım. Çocuklarımızda var. Eşim de henüz evlenmedi. Fakat ona dönmek istediğimi söyleyemiyorum.”

Engel nedir? Nefsi. Kırılmaktan korkan kendini aziz zanneden nefis… Ola ki kocası “Hayır” derse. Başkaları duyar “Aa yazık pişman olmuş, geri dönmek istemiş…” Desinler ne olur? Kişi ailesini yeniden bir araya getirme imkanını kibrini kıramadığı için yapamıyor. Nefsini korumak için yalnızlığa razı.

Bir “Evlilik Okulu” eğitimimde hanımların evlilikte yaptığı hataları konuşmuştuk. Dersin sonunda “Herkes hatalarını fark etti mi?” diye sormuştum. “Evet” dediler. “İyi o zaman bu gün eve gidince kocalarınızdan bugüne kadar yaptığınız yanlış davranışlardan dolayı özür dileyin. ‘Bundan sonra sana daha iyi bir eş olmak istiyorum, bana yardım eder misin?’ deyin dedim. Hepsinin yüzü bembeyaz oldu. Mırın kırın ettiler. Belli ki söylediklerim çok zor geldi. Hanımın biri “Yemin ederim boynumu kesseniz gidip de kocamdan özür dilemem.” dedi.

Biz kadınlara kocaya saygılı davranmak niye zor geliyor? Nefsimize dokunuyor, ağır geliyor, oysa Allah(c.c)ın  emri. Yüz tane takla atıyor, bahane bulmaya çalışıyoruz. Fakat hem kendimiz mutsuz oluyoruz hem eşimizi mutsuz ediyoruz.

Erkeklerde de para, mevki makam kibri ve karısını küçümsemek, değer vermemek, yaptığı işleri önemsememek, sevgisini kesmek şeklinde  görülüyor daha çok.

Hz. Peygamber “Bir kimse kibirlene kibirlene sonunda zâlimler gürûhuna kaydedilir. Böylece zalimlere verilen ceza ona da verilir.” (Tirmizî, Birr, 61)buyuruyor. Rabbim korusun.

“Eşim Aşkım Olsun” kitabımda “Burnuyla Bulut Çizmek” diye kibir üzerine bir hikaye yazdım. Bir de Muhammed ibni Hüseyin’in güzel bir sözünü aldım:

Az ya da çok insanın kalbine kibir girdiğinde o miktar aklından noksanlaşır.” demiş. Çok beğendim bu sözü. Gerçekten de kibir  göz göre göre kendini mutsuz etmekten başka bir şey olmadığın göre bunu en iyi aklın noksanlaşması ile açıklayabiliriz. İnsanın zekası akıllı olmasına yetmiyor. Kişi çok zeki olmasına rağmen hayatını mahvedecek pek çok hata yapıyor. O zaman kibir akıl noksanlığından başka ne ki ?

Kibir bu devrin hastalığı. Cilalı teknoloji devrindeyiz. İnternette, sosyal ortamlarda bazı insanlar hem kendi kibrini kabartıyor hem de başkalarını cilalıyor. Bu kez kişiler nefsini pohpohlayan tanımadığı insanlarla zaman geçirmekten en yakınındakini, onu gerçekten seven, zor zamanda yanında olacak kişilere; eşine, dostuna sırtını dönüyor, zaman ayırmıyor, ilgilenmiyor.

Çocuklarımızı da cilalayarak büyütüyoruz. Onlar ders çalışsınlar sınavlarda başarılı olsunlar diye bütün işlerini biz yapıyoruz. Etraflarında pervane oluyoruz. Bir de sürekli pohpohluyoruz. Sonunda ne oluyor. Bencil, ailesini bile beğenmeyen kibirli, psikoloji diliyle narsist kişiler ortaya çıkıyor.

Çocuklarımızı bencil yetiştirmemeye gayret edelim. Onlara iyiliği, yardımseverliği, fedakarlığı, mütevazılığı öğretmeye çalışalım. Paranın, malın, mülkün, mevkinin, güzelliğin, yakışıklılığın…hepsi boş.Sadece bir parıltı. Parıltı döküldüğünde kişi tüyü dökülmüş civciv gibi kalıverir ortada. Sevdiklerimizin, yakınlarımızın kıymetini bilelim. Kısacası dünya ve ahirette mutluluğun; evde muhabbetin en büyük düşmanı kibirdir.

Ödev: Yukarıda madde madde yazdığım kibirli insan davranışlarından kaç tanesi kendimizde var, onlara bakıp onlardan kurtulmak için gayret sarf edelim. Hatta en iyisi nişanlınıza ya da eşinize okutun “Bu huyların kaç tanesini ben de görüyorsun?” diye sorun. Ve onlara söylediklerini dikkate alacağınızı ve nefsinizi temize çıkarmak için kendinizi savunmayacağınızın da garantisini verin ki rahat söylesinler. Bunu “yapamam, hatalarımı duymaya dayanamam” mı diyorsunuz. O zaman durumunuz oldukça ciddi. Kibir gözünüzü kör etmiş demektir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.