Peygamberimizin hicretinden önce Yesrib şehrindeki dinî hayat hakkında sunu hazırlayınız

Peygamberimizin hicretinden önce Yesrib şehrindeki dinî hayat hakkında sunu hazırlayınız bu konuda sizlere kısa bilgiler vereceğiz.

Arapların taptıkları putların en önemlisi, kırmızı akikden yapılmış, insan suretinde, putların en büyüğü olan Hübel idi. Kırık olan eli yerine altından bir el takılmış olarak Kâbe’nin yanında dururdu. Arapların Hübel’den başka daha birçok putları vardı. Kur’an’da da isimleri geçen önemli putları şunlardır: “Nuh şöyle dedi: “Rabbim! Kavmim bana isyan etti. Malı ve evladı kendisine zarardan başka bir şey vermeyen kimseye uydu. Onlar büyük tuzaklar kurdular. Sakın ilahlarınızı bırakmayın, Ved, Suva, Yağus, Ya’uk ve Nesr gibi putlarınızdan vazgeçmeyin dediler.(Kur’an, Nuh, 21-23)” Ayetten anlaşıldığına göre; isimleri geçen bu beş puta, Hz. Nuh’tan önce ve onun zamanında tapılıyordu. Tufandan uzun yıllar sonra da, bu putlara yeniden tapılmaya başlanmış, İslam dini gelinceye kadar da, bu putlar Arap toplumunun dini hayatını etkilemiştir. Arabistan’ın pek çok yerinde bu putların tapınakları vardı (Mevdudi, Tefhim, 1991, IV, 475).

Ved: Büyük bir adam şeklinde idi. Yanında harp aletleri bulunan bu puta, Dumetülcendel’de Kelb ve Kudaa kabileleri tapardı.
Suva’ : Yenbu’da bulunan bu puta Hüzeyl kabilesi tapardı.
Yağus: Yemen’de olup Hemdan kabilesinin taptığı bir puttu
Ya’uk: Taif’deki Tay ve Mezhic kabilelerinin taptıkları putlarıydı.
Nesr: Yemen’de bulunan bu puta da Himyeriler tapardı. İbnü’l-Kelbî, bu beş isim aslında Salih peygamberin kavminden dindar, iyi kimselerin isimleriydi.

Medine’de putperest Araplarla, Yahudiler aynı coğrafi mekânda kabileler halinde yaşıyorlar; birbirlerinin inançlarına müdahale etmeden inanç ve ibadetlerini kendi içlerinde gerçekleştiriyor; ancak çarşı-pazarda ticari işlerde ve bazı merasimlerde bir araya geliyorlardı. Dini inanç açısından semavi bir dine ve Peygambere tabi olmaktan dolayı Yahudiler kendilerini Araplardan üstün görürler, dinlerini onlara kabul ettirmek için de hiçbir gayret sarf etmezlerdi. Araplar da dini olarak Yahudileri kendilerinden üstün kabul ederlerdi. Onlarla olan ilişkilerinden dolayı risalet, ahiret, cennet ve cehennem gibi mefhumlara da inanıyorlardı.

Menat, Yesrib’deki Arap toplumunun ortak putu idi. Ancak bu puta ne zaman sahip olduklarını bilmiyoruz. Kurban ibadetleri için toplu olarak onu ziyaret ederler, hac ve umreye gidiş-gelişte yine toplu olarak ona tapınır, yani toplu ibadetlerini onun yanında icra ederlerdi. Menat, Lat ve Uzza ile beraber Kur’anı Kerim’de şöyle zikredilir: “Şimdi siz ilah olarak Lat’ı, Uzza’yı ve diğer üçüncüleri olan Menat’ı mı görüyorsunuz? (Kur’an, Necm, 19-20)”

Putperest Araplar hac, umre, tavaf, kurban gibi Hanif Hz. İbrahim dininin şiarı olan bu ibadetleri, şirke bulaşmış olarak özenle yapıyor ve bunlara ehemmiyet veriyorlardı. Hac ve umre, bütün bu ibadetlerin başında gelmekteydi. Şirk içinde yaptıkları bu ibadetlerle beraber, putlarla müşavere, putlara hediye takdimi, putlara dua ve yemin, putların isimlerini çocuklarına vermek gibi ibadet ve inançlara da sahiptiler.

Hac ve umre dinî bir ibadet olarak yapılmakla birlikte, bu ibadetler savaşların yapılmadığı haram aylarda icra edilmesi hasebiyle, ekonomik hayatın canlılığı, ticaretin, mal mübadelesinin güven içinde yapılabilmesi açısından da son derece önemliydi.

Cahiliye döneminde putların yanında kurbanlar kesilir, bu kurbanlardan küçük ilahlar için büyük paylar ayrılırdı (Kur’an, En’am, 136). Kurban kestikleri zaman, kanını Kâbe’nin yüzüne sürerler, etini parçalar halinde taşların üzerine koyarlar, “Allah için kestiğimiz şeyden vahşi hayvanlar ve kuşlar yiyinceye kadar bize bir şey yemek helal olmaz” derlerdi (Derveze, 1995, 195).

Cahiliye döneminde Araplar Aşure günü oruç tutarlardı (Müslim, Sıyam, 113). Ayrıca Recep ayında putlarını tazim için kurban kestikleri gün de oruç tutarlardı. Bu dönemde Sumt adı verilen ve hiç konuşmamak üzere tutulan bir oruçtan da bahsedilmektedir (Buhari, Menakib, 26).

Cahiliye devrinde, Yesriblilerin iki bayramından bahsedilmektedir. Yesribliler bu günlerde oyunlar oynar, şenlikler yaparlardı. Hz. Peygamber Yesrib’e hicret ettiği zaman, Yesriblilerin bu bayramlarını görünce: “Bu iki gün nedir?” diye sormuş, onlar da: “Biz cahiliye devrindeyken bu iki günde şenlik yapardık” diye cevap vermişlerdi. Hz. Peygamber de; “Allahü Taala, sizin bu iki bayramınızı onlardan daha hayırlı iki bayram ile değiştirdi: Fıtır Bayramı ve Kurban Bayramı” buyurmuştur (Ebu Davud, I, 675; Nesai, III, 179). Bazı kaynaklarda cahiliye döneminde Yesriblilerin kutladıkları bu iki bayram gününün Nevruz ve Mihrican günleri olduğu kaydedilmektedir (Subki, 1394, 305).

👍 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.

SORU & CEVAP Haberleri