Türk toplumunda sıklıkla kullanılan vardır bir hikmeti ve hikmetli söz ifadelerinden neler anladığınızı söyleyiniz

Türk toplumunda sıklıkla kullanılan “vardır bir hikmeti” ve “hikmetli söz” ifadelerinden neler anladığınızı söyleyiniz bu konuda sizlere kısa bilgiler vereceğiz.

Bilgelik, öğüt verici söz vb. anlamlarında kullanılır. Hikmet, kişiyi güzel ameller yapmaya götüren, kişinin ahlâkının olgunlaşmasını sağlayan sağlam ve faydalı ilim ve anlayış manasındadır. Bu manasıyla hikmet, İslâm’daki iman-amel bütünlüğüyle de alâkalı bir kavramdır.

Hikmetli insan derken, bildiği güzel, anlamlı hayırlı şeyler olan insana denir. Hikmetli insanın uğur getirdiğine inanılır, çünkü adında hikmet vardır. Bir işin hikmeti vardır derkende, yapılan bir iş oldu diyelim o işde bir hayır, bir hikmet aranır. Bu yüzden de bu söz kullanılır.

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Cenab-ı Hak hakîmdir, yani hikmet sahibidir, Onun yarattığı her şey hikmetlidir. Mümin daima hayırlısını istemeli, çünkü neyin kendisi hakkında hayırlı olduğunu bilemez. Vâki olanda hayır vardır. Bir âyet-i kerimede mealen, (Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize, sevdiğiniz şey de kötülüğünüze sebep olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir) buyuruluyor. Demek ki, bazı şeyler zorumuza gider, çok üzülürüz. (Bu musibet başıma nereden geldi) deriz. Hâlbuki bilmeyiz ki, bu bizim için hayırlıdır. Bazı şeylere çok seviniriz, yaşadık deriz. Bilmeyiz ki, onlar bizim için kötüdür.

Bir padişah veziriyle ava çıkar. Tanınmamak için kıyafetlerini değiştirirler. Fakat vezirin bir âdeti vardır. Ne olay olursa olsun, (Efendim, bir hikmeti vardır) der. Padişah avını vuramayınca, (Efendim, üzülmeyin, bir hikmeti vardır) der. Padişah çukura düşünce, (Efendim üzülmeyin, bir hikmeti vardır) der. Padişahın gözüne bir çubuk gelerek, gözünü çıkarıp, kör eder. Vezir yine (Efendim, bunun da bir hikmeti vardır) der. Artık padişah dayanamaz, (Gözüm çıktı, hâlâ hikmeti vardır diyorsun, defol buradan!) der ve vezirini kovar.

Vezir ayrıldıktan bir müddet sonra, eşkıya o beldeyi basar ve padişahı yakalarlar. O her ne kadar, (Durun, ben padişahım) dese de, inanmazlar. Bir yere götürüp, (Bizim reisimizin bir adağı vardı. Bize, “Canlı olarak ilk yakaladığınızı adak olarak kesin” demişti. Onun için, şimdi seni boğazlayacağız) derler. Yere yatırırlar, tam kesecekleri vakit içlerinden biri, (Bunun bir gözü kör. Durun, körden kurban olmaz) der. Durumu reislerine sorarlar. Reisleri de, (O zaman bırakın onu, başkasını bulun!) der.

Padişah ölmekten kurtulup saraya gelince, (Hemen bana veziri bulun!) der. Vezir gelince, padişah özür diler. (Sen haklıymışsın, seni kovdum, ama yanlış yapmışım, hakkını helâl et) der. Vezir de, (Efendim üzülmeyin, kovmanızda da bir hikmet varmış. Beni kovmasaydınız sizin yerinize beni keserlerdi. Çünkü benim iki gözüm de sağlam. İyi ki beni kovdunuz) diye cevap verir. Padişah da, (Sübhanallah, seninle başa çıkılmaz) der.

Dolayısıyla her şeye üzülmek doğru değildir. İstediğimiz şekilde neticelenmeyen bir iş için, üzülmemeli ve üzerinde ısrar etmemeli. Onun da bir hikmeti vardır.

👍 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.

SORU & CEVAP Haberleri