T harfi ile başlayan deyimler

T harfi ile başlayan deyimler
T harfi ile başlayan deyimler ve anlamları hakkında sizlere kısa bilgiler vereceğiz.

Tabakhaneye bok mu götürûyorsun? : ‘Niçin bu. kadar acele ediyor sun? İşin çok mu acele, çok mu önemli?” anlamında, alay yollu söylenir.
Tabana kuvvet: “Söz konusu yere yayan gitmekten başka çare yok.”
anlamında,”
Tabana kuvvet koşmak : Çok hızlı koşmak.
Tabanı yanmış gibi dolaşmak : Sürekli olarak oradan oraya gedmek
Tabanları yağlamak : -1. (Alay yollu) Uzak bir yere gitmeye hazırlanmak -2. Hızlı koşmak, kaçmak
Taban tabana zıt: İki şey, birbirine her yönüyle zıt.
Taban tepmek (patlatmak) : Uzun süre yd yürümek
Tabanvayla gitmek : Yayan gitmek, yürüyerek gitmek
Taç giymek : -1. Tahta geçmek -2. Kral ya da kraliçe seçilmek
Taçsız kral (kraliçe): Bir konuda en üstün başarıyı elde etmiş, ün yapmış kimse.
Tadı damağında kalmak: Bir yiyeceğin tadını ya da iyi yaşanmış bir olayın olumlu izlerini unutamamak
Tadı kaçmak (gitmek): -1. Tatsız bir duruma gelmek -2. Bir şey hoşa gideri, zevk veren niteliklerini yitirmek
Tadına bakmak : -1. Ağza alıp tadını anlamaya çalışmak -2. 0 şeyden zevkini almak
Tadına doyum olmamak (tadına doyamamak): Bir şeyin verdiği tadı, zevki çok beğenmek
Tadına varmak : Bir şeyin güzelliğini her yönüyle anlamış olmak
Tadında bırakmak (bir şeyi) : Güzel ve keyif verici olan şeyi aşırılığa kaçıp zevksizleştirmemek
Tadından yenmemek: -1. Bir şey çok tatlı, çok hoşa gider olmak -2. (Alay yollu) Ona erişilmemek, onu yapamamak, elde edememek
Tadını almak : -1. Yapmakta olduğu bir işten zevk almaya başlamak •2. Bir şeyin güzelliğinin, zevkinin. farkına varmak ‘
Tadını çıkarmak: Güzel, hoşa giden bir şeyden olabildiğince yararlanmak.
Tadını kaçırmak : Güzel bir şeyin verdiği zevki, aşırılığa kaçarak bozmak
Tadı tuzu katmamak (bozulmak): Bir şeyin eski, güzel, hoşa giden tarafı kalmamak, yozlaşmak, zevksizi eşmek
Tahtalı köy : Mezarlık. Tahtalı köyü boylamak: Ölmek. Tahta oturmak : bk. Tahta çıkmak.
Tahtası eksik: (Şaka yollu) Aklını iyi kullanamayan, aptal (kimse); bir tahtası eksik.
Tahttan indirmek (bîrini) : Onun hükümdarlığına, egemenliğine son yermek.
Tahtaya vurmak : Bir uğursuzluktan kurtulmak için parmakla bir tahta ya vurmak.
Takım taklavat: Hepsi, hep beraber.

Takımı yatırmak : Birlikte yapılan bir işin başarısızlığa uğramasına ne den olmak.
Takıp takıştırmak : özenerek süslenmek, süs takılarını özenle takın mak.
Takke düştü kel göründe : ‘Ayıpları, kusurları örten şey ortadan kal kınca, bütün ayıplar ve kusurlar ortaya çıktı.” anlamında.
Takla atmak : -1. Çok sevinmek. -2. Dalkavukluk etmek.
Takla attırmak (birine): Ona istediği her şeyi yaptırmak
Talihi açık : İşleri yolunda olan talihli; bahtı açık, kısmeti açık, şansı açık.
Talihine küsmek: Başına gelenlerden ötürü talihini suçlu görmek;
bahtına küsmek, şansına küsmek. (Kars. Kaderine küsmek.)
Talihi yaver gitmek (yâr olmak) : bk. Şansı yaver gitmek.
Talih kuşu : İyi talih.
Talim etmek (bir şeye): -1. Hep aynı şeyleri yemek zorunda olmak. -2. Az bir para karşılığında çalışmak.
Tam adamını bulmak (tam adamına düşmek): -1. Bir iş için en uygun kişiyi seçmek. -2. (Alay yollu) Bir iş için en uygunsuz adamı seçmek.

Tam gelmek :Uymak, uygun gelmek.
Tam maaşla tekaüt: (Şaka yolla) İşi az, parası çok bir işte çalışan (kimse).
Tamtakır kuru (kırmızı) bakır ; “İçi bomboş, içinde hiçbir şey yok.” an lamında.
Tam tamına (tamı tamına) : Olduğu gibi, bütünüyle, tamamıyla.
Tem üstüne basmak: -1. Doğru bir tahminde bulunmak. -2. Bir işin özünü vurgulamak. . .
Tam yol: Süratle, son hızla.
Tanımadıktan gelmek (birini) : Onu tanıdığı halde tanımıyormuş gibi’ davranmak.
Tanrı’nın günü : Her gün; her Allah'ın günü.
Tanrı misafiri: Çağrılı olmadan gelen ve geceyi orda geçiren (geçirecek olan) konuk.
Tarat tutmak: Taraflardan birini desteklemek; yan tutmak.
Tarih atmak (bir şeye) : Bir belgenin üzerine o günün (ya da ilgili günü) tarihini yazmak.
Tarihe geçmek : Bir şey, kimse, olay önemi bakımından unutulmayacak bir nitelik kazanmak
Tarihe karışmak (tarih olmak) : Unutulmak, hatırlanmaz olmaz.
Tasa çekmek: Üzülmek, kaygılanmak.
Tasası sana mı düştü? : “Seni ilgilendirmiyor; sen niye karışıyorsun?” anlamında sitem ya da azarlama sözü.
Tası tarağı toplamak: Bir yerden gitmek üzere aceleyle bütün eşyasını toplayıp hazırlanmak
Taş arabası: Aptal, budala, sersem (kimse).
Taş atmak (birine) : Ona dolaylı yoldan tedirgin edici, iğneleyici laf söylemek (Kars. Söz dokundurmak)
Taş attı da kolu mu yoruldu? : “Söz konusu kazana hiçbir emek har-
camadan elde etti.” anlamında onu küçümseyenler için söylenir
Taşa tutmak (birini, bir yeri): Ona, oraya arka arkaya taş atarak saldırmak.
Taş çatlasa : Ne kadar zorlasa, en fazla.
Taş çıkartmak (biri, başkasına) : Biri, ötekinden kimi yönleriyle daha üstün olmak.
Taşı gediğine koymak: Bir sözü en uygun zamanda, tam sırasında söylemek.
Taşı sıksa suyunu çıkarmak : Çok güçlü, her şeyin üstesinden gelecek durumda olmak.
Taş kesilmek : Herhangi bir durum, söz vb. karşısında hiçbir söz söylememek, ne yapacağını şaşırmak.
Taş koymak: İki kişinin konuşmasını kesmek.
Taş taş üstünde bırakmamak: Bir yerdeki yapıları tümüyle yıkmak, yerle bir etmek.
Taş yürekli: Acılı durumlardan etkilenmeyen, acımasız (kimse).
Telli bela: (Şaka yollu) Sevildiği için verdiği ufak tefek üzüntü ve sıkıntılara kattan il an (kimse}.

Tatlı dil: Gönül alıcı, hoşnut edici söz, konuşma.
Tatlı dil güler yüz : Gönül alan, yakınlık gösteren konuşma ve davranış.
Tatlı kaçık: Gönlünce yaşayan, eğlendirici (kimse). Tatlı sert: Ne çok yumuşak, ne de çok kalp kına (söz yada davranış).
Tatlı su Frengi: Yakındoğu ülkelerinden olduğu halde, Avrupalı gibi görünmeye çalışan, bat özentisi içinde olan Hıristiyan için söylenir. Tatlıya bağlamak: bk. İşi tatlıya bağlamak.
Tatsız tuzsuz : -1. Zevk vermeyen, çok tatsız (olay, konuşma) -2. Eğlendirici olmayan, can sıkan (kimse).
Tat vermek : -1. Acı, tuzlu, tatlı, ekşi gibi belirli bir tat katmak. -2. Hoşa giden bir durum yaratmak. -3. Bıktırmak, usandırmak; kabak tadı vermek.
Tavan başına çökmek (yıkılmak): Beklenmeyen bir durum, haber
karşısında çok üzülmek, ne yapacağını bilememek.
Tavır almak (takınmak, koymak) (bir şeye, birine): Herhangi bir durum karşısında belirli bir davranış biçimini benimsemek.
Taviz vermek: Kimi koşullardan, haklardan, isteklerden, karşı taraf yararına vazgeçmek; ödün vermek.
Tavla atmak : Tavla oynamak. Tavşana koş, tazıya tut demek : Birbiriyle anlaşmazlık içinde olan iki tarafı birbirleri aleyhine kışkırtmak.
Tavşan boku gibi (ne kokar, ne bulaşır) : “Tutum ve davranışların dan ne İyilik ne de kötülük gelir.” anlamında, bu nitelikteki kişilerle alay etmek için söylenir.

Tavşanın suyunun suyu: Söz konusu şeyle çok uzaktan ilgili olan şey için söylenir; suyunun suyu.
Tavşan uykusu : Hafif ve kuşkulu uyku.
Tay durmak : Yürüme çağına gelen bebek, iki ayağı Ü2erinde durmayı başarmak.
Tayini çıkmak : Bir yere, göreve atanmak.
Tazıya dönmek: -1. Çok zayıflamak, sıskalaşmak. -2. Sırılsıklam olmak, çok ıslanmak. .
Tecrübe tahtasına dönmek (tecrübe tahtası olmak) : Birçok başarı sız denemeye konu olmak.
Tedbir almak: bk Önlem almak.
Tefekküre dalmak: Derin derin düşünmek, derin düşünceye dalmak.

Tefe koymak (tefe koyup çalmak) (birini, bir şeyi): Onu alay konu su yapmak, beğenilmeyecek yönleriyle anlatmak.
Tehdit savurmak: Sözle korkutmak. (Kars. Gözdağı vermek.) Tek atmak : İçki İçmek. Tek başına : bk Bir basma.
Tek durmak: Uslu durmak, yaramazlık etmemek.
Tek durmamak : -1, Yaramazlık, çapkınlık yapmak. -2. Karşı taraf aleyhine birtakım çalışmalar yapmak. Tel elden : Bir merkezin yönetiminde olarak.
Tekeline (tekellerine) almak (bir şeyi) : -1. Ona tek başına sahip olmak. -2. Düşünce, sanat gibi toplumsal konulardan kendi görüşünü geçerli tek görüş olarak egemen kılmak.
Tekelinde olmak (bir şey birinin): Bir şeyi elinde tutmak, sahipliğin de bulundurmak.
Tekerine çomak sokmak (taş koymak) : Bir kimsenin yolunda giden
işini bozacak, engelleyecek bir davranışta bulunmak; aksatmak.
Tekme atmak: -1. Ayakta vurarak bir yere atmak . -2. Çifte atmak.

Tekne kazıntısı: Bir kimsenin yaşlılık döneminde doğan çocuğu İçin söylenir.
Tek tük : Seyrek olarak.
Telaş atmak (birini) : Endişelenmek, kaygılanmak. Telaşa düşmek: Telaşlanmak, telaş etmek.
Telaşa gelmek: Telaşlı bir sırada yapıldığı için istenildiği gibi olmamak. (Kars. Aceleye gelmek.)
Tel çekmek : Telgraf çekmek. Telgraf çekmek: Bir haberi telgraf yoluyla ilgili kimseye (kimselere)
ulaştırmak.
Teller takmak (takınmak): Çok sevinmek. Temasa geçmek (biriyle): Onunla görüşme yapmak, ilişki kurmak.
Temasta bulunmak : -1. Değirmek, sözünü etmek. -2. Cinsel ilişkide bulunmak.
Temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp sürmek: Bir şeyin, karşısındakini (karşısındakileri) bıkıp usandıracak ölçüde sık sık sözünü etmek (Kars. Isıtıp ısıtıp önüne koymak,)
Temel direği (direk) : Bir şeyin dayandığı, güç aldığı, güvendiği en
Önemli (şey ya da kimse). Temel taşı: Bir şeye temel olan öğe ya da kimse.
Temiz çıkmak : Hastalıkla ilgili bir bulguya rastlanmamak.
Temize çekmek (bir yazıyı) : Bir yazının karalamasını (müsveddesini) düzgün bir biçimde temiz olarak yeniden yazmak.
Temize çıkmak : Suçsuz olduğu kesin olarak anlaşılmak; aklanmak.
Temize çıkarmak (çıkartmak) (birini, kendini): Onu, kendini bir suç lamadan kurtarmak; onun, kendinin suçsuzluğunu kanıtlamak.
Temize havale etmek (bir şeyi) (birini) : -1. Sürüncemede bırakılan bir işi bitirivermek, kısa yoldan çözümlemek. -2, Mevcut yiyeceği bitirmek. -3. Onu öldürmek.
Tenakuza düşmek : Çelişmek; çelişkiye düşmek.
Tencere dibin (götün) kara, seninki benden kara : “Başkasının kötü ve kusurlu yönlerini görüyor, oysa kendisinin daha büyük kusur ve ayıpları var.” anlamında.
Tenceresi (tencereleri) kaynamak: İyi kötü bir geçimleri olmak, İyi kötü geçinecek kadar gelirleri olmak.
Tencere yuvarlanmış (yuvarlandı), kapağını bulmuş (buldu) :Genellikle beğenilmeyen özellikleri yönünden birbirleriyle benzeşen iki kişinin birleştiğini, birbirlerine yakıştığını alay yollu belirtmek için söylenir.
Teneşir horozu (kargası): Çok zayıf, çelimsiz (kimse).
Teneşir paklar : “Pekçok kirli işe girip çıkan bir kimse için tek çıkar yol
Ölümdür; ancak onun ölümüyle çevresi ondan kurtulur.” anlamında.
Teneşire gelesi: “İnşallah ölür, ölsün’ anlamında gelen sözü.
Tepeden bakmak (birine): Onu küçümsemek, kendini ondan üstün görmek; yüksekten bakmak.

Tepeden inme: -1. Beklenmedik, şaşırtıcı olan (şey). -2. Yüksek bir
makamdan gelen (buyruk).
Tepeden tırnağa : Her yanı, bütünüyle; baştan aşağı.
Tepeden tırnağa süzmek (birini) : Ona dikkatlice, uzun uzun bakmak.
Tepesi aşağı gitmek: İşleri bozulup durumu kötüleşmek.
Tepesi atmak: Birdenbire çok öfkelenmek; beyni atmak, kafası atmak.
Tepesinde bitmek: -1. Ansızın yanına gelmek. -2. İstenmediği halde birinin yanına gelip türlü isteklerle onu rahatsız etmek.
Tepesinde havan dövmek (değirmen çevirmek): -1. Üst kattaki biri gürültü yaparak ah kattakini rahatsız etmek -2. Bir kimsenin yaptığını her zaman söz konusu ederek onu üzmek ya da o kimseden bir şeyi yapmasını sürekli İstemek
Tepesinden kaynar su dökülmek : bk. Başından kaynar su dökülmek
Tepesine binmek: Genellikle daha güçsüz kimseler üzerinde baskı kurmak. (Kars. Ensesine binmek.)

Tepesine çıkarmak (birini) : Onu çok şımartmak; başına çıkarmak.
Tepesine çıkmak : Şımararak, her istediğini yaptırmaya çalışmak; başına çıkmak.
Tepesine dikilmek: Gelip yanında, başucunda durmak, bu duruşuyla rahatsızlık vermek; başına dikilmek.
Tepesinin tası atmak: Birdenbire çok öfkelenmek.
Tepesi üstü : Tepesi (başı) aşağı gelmek üzere.
Tepetakla(k) etmek (bir şeyi): Bir kimsenin toplumsal ya da ekonomik durumunu bozmak
Tepetakla(k) gitmek (yuvarlanmak): Ekonomik ve toplumsal duru mu hızla kötüleşmek
Tepe tepe kullanmak (bir şeyi. bîrini): -1. Eskiyeceğini, bozulacağını, yıpranacağını hiç düşünmeden onu istediği gibi kullanmak. -2. Birine yorulabileceğini hiç düşünmeden çok yüklenmek.
Teraziye vurmak (bir şeyi): Onu enine boyuna, iyice düşünmek.
Ter basmak (boşanmak) (birini) (birinden): Herhangi bir nedenle ya da sıkıntı yüzünden birdenbire çok terlemek
Ter dökmek : -1. Çok terlemek. -2. Bir işi yaparken çok zahmet çekmek; uğraşmak
Tere batmak : Çok terlemek
Tereciye tere satmak: Bir konunun uzmanına o konuda bilgi verme ye kalkışmak.
Tere yağından kıl çeker gibi: Kolayca, hiçbir sıkıntı, sorun yaratma dan.
Ters düşmek (bir şey bir şeye) (biriyle): -1, Aykırı durumda olmak. -2. Düşünceleri /önünden birbirine karşıt olmak. (Kars. Aykırı düşmek.)
Tersi dönmek: Şaşırma sonucu bulunduğu yeri ve gideceği yönü kestirememek
Tersine dönmek : Bir İş umduğu gibi gerçekleşmemek.
Tersine gitmek (bir iş) [bir şey, birinin) : -1. Bir iş istendiği gibi’ sonuçlanmamak. -2. Bir işten, durumdan hoşlanmamak, onu garip karşılamak
Ters tarafından kalmak: Aksiliği, huysuzluğu üzerinde olmak; huysuzluk terslik etmek; sol tarafından kalkmak.
Ters ters bakmak (birine) : Ona düşmanca, öfke duyarak bakmak.
Tersyüz etmek (bir şeyi) : Bir süre kullanılmış bir giysinin içini dışına çevirmek, tornistan etmek.

Tersyüz (tersyüzü) geri dönmek: Gittiği yerden, istediği şeyi elde edemeden dönmek
Tersyüzüne çevirmek (birini): Onu geri döndürmek.
Ter ter tepinmek: -1. Bir şeyi ısrarla istemek. -2. Bir konuda direnmek, inat etmek -3. Olumsuz bir duruma sinirlenmek
Tertibat almak : Herhangi bir tehlikeli ya da sakıncalı duruma karşı önceden hazırlık yapmak
Teselli vermek (birine): Bir kimsenin acısını dindiren, sıkıntısını gide ren sözler söylemek, onu avutmak
Teslim bayrağı çekmek : -1. Yenilgiyi kabul ettiğini açık ve kesin olarak belirtmek -2. Bir çekişme sonunda, karşısındakinin istediğini yap maya razı olduğunu bildirmek
Teslim etmek (kendini birine) (bir şeyi): -1. Kadın kendini bir erkeğe vermek. -2. Onu doğru bulmak, kabul etmek
Teşebbüse geçmek : Bir işe girişmek
Tetiği çekmek (tetiğe basmak, tetiğe dokunmak): Ateş etmek
Tetik (tetikte) bulunmak: Uyanık ve dikkatli olmak
Tetik durmak : Hazır ve uyanık bulunmak
Tetikte olmak : Her zaman uyanık ve hazır durumda olmak
Tezada düşmek: Sözleri, davranıştan birbiriyle çelişmek; çelişkiye düşmek.
Tez beri: Hemen, kolayca, çabucak
Tez canlı: Bekleyemeyen, beklemeye tahammülü olmayan (kimse)
Tez den : Çabucak, çabuk olarak
Tezgâh kurmak: Birine tuzak kurmak
Tezgâhı kurmak : Herhangi bir alanda hazırlıklar tamamlayıp çalışma ya başlamak
Tezkeresini eline vermek: İşine son vermek, kovmak; uzaklaştırmak
Tıka basa (doldurmak) (bir şeyi, bir yeri) : Onu, orayı hiç boş yer kalmayacak biçimde (doldurmak).
Tıka basa yemek : Çok yemek, rahatsız olacak ölçüde yemek yemiş olmak
Tıkır tıkır: Düzenli olarak aksamadan.
Tıngır mıngır : Yavaş ve düzenli bir biçimde.
Tıpış tıpış gitmek (gelmek) : İster istemez, zorunluluk duyarak gitmek (gelmek).
Tıraş etmek (geçmek): Bıkkınlık verecek denli uzun, asılsız, abartılı
konuşmak.
Tıraşa tutmak (birini) : Onu bıkkınlık verici, uzun, abartılı konuşmalar la oyalamak.
Tırıs tırıs : -1. Hızlı bir biçimde. -2. Utanmış, mahcup olmuş bir biçim de.
Tırnağı (bile) olamamak: Birinden değerce daha aşağı olmak
Tırnak kadar: Çok küçük
Tırpan atmak : -1. Bir yerde istemediği kimselerin görevlerine son vermek -2. Düşmanları, düşman olan bir topluluğu yok etmek
Tırpandan geçirmek (bir şeyi): Bir şeyi ortadan kaldırmaya, yıkmaya çabalamak
Tıs yok : Bir yerden hiç ses yok.
Tilki uykusu : bk Tavşan uykusu.

Tilki uykusuna yatmak : Uyuyormuş gibi yapıp uygun bir fırsat kollamak.
Tiridi çıkmak : Çok yaşlanmak yaşlılıktan zayıflamış, güçsüzleşmiş olmak (Kars. Kadidi çıkmak.)
Tir tir titremek : -1. Çok üşümek -2. Çok korkmak
Tiye almak (birini) : Onunla alay ederek eğlenmek
Tohuma kaçmak : Evlenme çağını geçmek, yaşlanmak.

Toka etmek: -1. El sıkışmak. -2. Kadeh tokuşturmak -3. (Para) vermek
Tok karnına : Tok iken, yemek yedikten sonra.
Tok sözlü : Hiçbir şeyden çekinmeden, hatır ve gönül dinlemeden konuşan (kimse).
Tongaya basmak (düşmek) : Tuzağa düşmek, aldatılmak; {aka basmak.
Toparlak hesap : bk. Yuvarlak hesap.
Toparlak sayı (rakam) : bk Yuvarlak sayı.
Top (topu) atmak: İflas etmek.
Topa tutmak (bir yeri) (birini) : -1. Bir yere topla art arda ateş etmek -2. Kızılan bir kimseye ağır sözler söylemek.
Toprağa vermek (birini): Ölen birini mezara gömmek.
Toprağı bol olsun : (Müslüman olmayan bir ölü için) “Hayırla anılacak kimseydi, son uykusunu rahat uyusun.” anlamında kullanılır.
Toprağı çekmek : Kısa bir süre kalmak üzere gittiği yerde ölmek.
Toprağına ağır gelmesin: “ölen kimseyle ilgili kötü bir anı anlatacağım, ruhu incinmesin, bundan rahatsız olmasın.” anlamında sözü hafifletmek İçin söylenir.
Topu atmak: -1. bk. Top atmak. -2. Sınıfta kalmak.
Topun ağzında : -1. İlk önce saldırılacak olan (yer). -2. Çatılacak, kafa tutulacak, hedef seçilen ilk (kişi).
Topu topu : Tümü, hepsi.
Top yekun : Hepsi birden, toplam olarak.
Torbada keklik : bk. Çantada keklik.
Tozdan dumandan ferman okunmamak : Ortalık çok karışık ve düzen siz olmak.
Toz kondurmamak (bir şeye, birine): Bir şeyde, kimsede kusur ka bul etmemek, o şeyin kimsenin kusurlu gösterilmesine şiddetle karşı koymak.
Toz etmek (bir şeyi): Onu ortadan kaldırmak, ezmek.
Toz olmak : Ortadan kaybolmak, göz önünden uzaklaşmak.
Tozu dumana kalmak: -1. Yerdeki tozları kaldırarak hızla koşmak -2.
Ortalığı karmakarışık bir duruma getirmek.
Tozunu atmak (silkmek, silkelemek) :Onu dövmek, hırpalamak.

Tövbeler tövbesi (tövbeler olsun) : “Bu şeyi yaptığıma pişmanım, bir daha kesinlikle yapmayacağım.” anlamında yemin sözü.
Treni kaçırmak : Bir şeyi elde etme, bir işi gerçekleştirme fırsatını değerlendirememek.
Tuhafına gitmek: Bir şeyi tuhaf bulmak, yadırgamak; acayibine gitmek; garibine gitmek.
Tur atmak : Şöyle bir dolaşmak.
Turnayı gözünden vurmak; -1. Bir fırsatı çok iyi değerlendirip umulmadık bir kazanç sağlamak. -2. Güzel bir kızla ya da kadınla evlenmiş olmak.
Turp gibi: Sağlığı yerinde olan, sapasağlam.
Turşusu çıkmak : -1. Çok yorulmak -2. Ezilmek, parçalanmak, suyu çıkmak.
Turşusunu kurmak : (Alay yollu) Harcaması gereken bir şeyi elden çıkarmaya kıyamamak, bir yana koymak.
Tut kelin perçeminden : Çözümü güçlük yaratan bir durum karşısında kullanılır.
Tutar yeri kalmamak : -1. Çok eskimek -2. Savunulacak bir yönü kalmamak (Kars. İler tutar yanı almamak.)
Tuttuğu dal elinde kalmak : Güvendiği kimse, giriştiği iş boş çıkmak, onlardan olumlu bir sonuç alamamak
Tuttuğunu koparmak : Giriştiği her işi başaracak denli güçlü olmak.
Tutunacak dalı olmak (olmamak) : Güveneceği bir kimse ya da daya nacağı bir şey bulunmak (bulunmamak).
Tuzağa düşmek: Kendisi için hazırlanan tehlikeli bir düzenle karşı karşıya kalmak (Kars. Tongaya basmak.)
Tuzak kurmak (bir şeye) (birine) : -1. Bir şeyi yakalamak için tuzak hazırlamak. -2. Bir kimseyi tehlikeli bir duruma düşürmek için düzen hazırlamak (Kars. Çukurunu kazmak.)
Tuz biber ekmek (üstüne, yaraya) : Bir felaketin acısını, bir kusurun ağırlığını arttıran şeyler yapmak
Tuz (tuzla) buz etmek (bir şeyi) : Onu paramparça olacak biçimde kırmak
Tuz (tuzla) buz olmak : Özellikle cam türü eşyalar kırılırken çok küçük parçalara ayrılmak
Tuz ekmek haini: Ekmeğini yediği, iyilik ve yardımını gördüğü kimse ye kötülük eden (kişi).
Tuz ekmek hakkı: Emeğini yediği, iyilik ve yardımını gördüğü kimsenin, kendisi üzerinde bulunduğu kabul edilen hak; duygusal borç, gönül borcu.
Tuzluya mal olmak ; Çok para ödenmesi gerekmek, çok para harcamış olmak
Tuzu kuru: (Şaka yolu) Geliri, işi yolunda dan, hiçbir biçimde geçim sıkıntısı çekmeyen (kimse).
Tükürdüğünü yalamak: Söylediği sözden, verdiği karardan, kendini küçültmek pahasına geri dönmek.
Tünel geçmek : Bir iş yaparken zihni başka bir şeyle meşgul olmak (Kars. Dalga geçmek.)
Türküsünü çağırmak (birinin) [bir şeyin) : -1. Bir kimsenin tarafını tutup onun hoşuna gidecek söz söylemek ya da davranışta bulunmak. -2. O şeyi ısrarla istemek
Tüy dikmek : bk. Üstüne tüy dikmek. .
Tüyleri diken diken olmak (tüyleri ürpermek) : -1. Soğuktan ötürü vücuttaki kıl dipleri kabarıp kıllar dikilmek. -2. Korku, tiksinti yüzünden vücuttaki kıl dipleri kabarıp kıllar dikilmek.
Tüyü bile kıpırdamamak : Aldırmamak, ilgilenmemek. {Kars. Oralı olmamak.)
Tüyü bozuk : -1. Neşesi, keyfi yok. -2. Kötü niyetli. (Kars. Sütü bozuk.)
Tüyü düzmek : Daha iyi bir yaşamaya kavuşmak.
Tüyüne dokunmamak : bk. Kılına dokunmamak.

603
344
601
26
17
152
33
👍
👎
😍
😥
😱
😂
😡
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.
5 Yorum