10. Sınıf Felsefe Ders Kitabı Sayfa 138 Cevapları Bilim ve Kültür Yayınları

10. Sınıf Felsefe Ders Kitabı Sayfa 138 Cevapları Bilim ve Kültür Yayınları
10. Sınıf Bilim ve Kültür Yayınları Felsefe Ders Kitabı Sayfa 138 Metin 2 Cevaplarını yazımızın devamından okuyabilirsiniz.

Metin 2

• Aşağıdaki metinde, varlıkla ilgili öne sürülen görüşleri belirleyiniz.
Cevap: Varlıkların özdeş yönleri olduğu bakımdan hepsini bir ve aynı kabul etmek mümkünken, ayrımları bakımından birbirlerine karşıt ve çok sayıda oldukları görülmektedir. İnsanın da çok sayıda ve farklı organı bulunmasına rağmen, bu organlar aslında tek bir insanın organlarıdır ve onun ruhu tarafından kontrol edilir. Türlerin bireylerindeki ruhlar, aslında aynı tek bir ruhun parçalarıdır.

• Bu konuya farklı bir açıdan bakılabilir mi?
Cevap
: Varlıkların özdeşliği ve farklılığı konusunda farklı filozoflar ve düşünce sistemleri farklı görüşlere sahip olabilir. Metindeki bakış açısı, varlıkları birbirine yakınlaştırarak birlik vurgusu yaparken, farklı bir bakış açısı varlıkların farklılığını ve çeşitliliğini vurgulayabilir.

• Bu konuyla ilgili sizden görüş öne sürmeniz istenseydi görüşünüz ne olurdu?
Cevap
: Kendi görüşüm, varlıkların hem özdeşliklerini hem de farklılıklarını kabul eden bir yaklaşıma dayanır. Özdeşlikleri, varlıkların temelinde bulunan ortak özelliklerden kaynaklanırken, farklılıkları da çevresel etkiler ve özgün özelliklerden kaynaklanır. Bu nedenle, her varlık hem benzerlikleri hem de farklılıklarıyla kabul edilmelidir.

“(…) Hay bin Yakzan, gündelik yaşamını belirli bir düzene soktuktan sonra teorik düşünce alanına geçti. Oluş ve bozuluş evrenindeki (âlem-i kevn ü fesad) varlıkları, hayvan, bitki, maden, taş ve toprakları; bunların türlerini ve niteliklerini; suyu, buharı, kar ve doluyu; dumanı, yalımı, koru ve ısıyı araştırmaya başladı. Her birinde ayrı ayrı nitelikler, türlü türlü etkiler, birbi- riyle uyuşan ya da çelişen hareketler gözlemledi. Bütün bu ayrım ve ayrıntıları önemle inceledi. Gerçeğe ulaşabilmek için ince girişimlerde bulundu.

Nesneler kimi nitelikleri bakımından özdeş, kimi nitelikleri bakımından farklıydılar. Özdeş oldukları nitelikler açısından bakıldığı zaman bütün nesneleri bir ve aynı saymak olasıyken ayrımları bakımından ele alındıklarında birbirine karşıt ve çoktular. Hay, nesneleri özgül kılan, birbirinden ayıran özelliklere baktığında evreni sayılamayacak, saptanamayacak bir çokluk içinde görüyordu.

Bu açıdan baktığında kaçınılmaz biçimde kendisinde de çokluk gözlemliyordu. Çünkü çok sayıda ve değişik organı, her organının kendine özgü bir niteliği ve etkisi vardı. Her organın birçok nesneden oluştuğu sonucuna vardı. Diğer tüm nesneleri de böyle teker teker inceledi.
Daha sonra gerek kendisini, gerekse nesneleri farklı açıdan incelemeye, düşünmeye başladı. Kendi organları her ne kadar çok görünüyorlarsa da birbirlerine bitişik, bağlı ve aralıksız olmaları bakımından tek bir nesne sayılabilirlerdi. Birbirlerinden ayrılıkları yalnızca etkilerinin ayrımlarından kaynaklanıyordu. Gerçekte değişik de olsa etkilerinin temel nedeni birdi. O da kendisinin özünü oluşturan ve tüm organlarının onun birer aracı olduğu insani ruhtu. Bu bakış açısından kendisini bir olarak nitelemek kaçınılmazdı.

Kendisine ilişkin düşünceleri belirginlik kazandıktan sonra hayvanlara, hayvanların türlerine yöneltti bakışlarını. Hayvanların her bireyini de yukardaki bakış açısından bir saymak zorundaydı. Bunun üzerine at, eşek, geyik gibi türleri ve kuşların sınıflarını gözden geçirdi. Türlerin bireyleri iç ve dış organları bakımından, kavrayış ve davranışları bakımından benzeşiyorlardı. Birbirlerinden ayrıldıkları yanlar çok azdı.

Türlerin bireylerinde ayrı ayrı bulunan ruh da aslında tek bir ruhun parçalarından başka bir şey değildi. Bunların ayrı gibi görünmeleri yalnızca ayrı yüreklerde bulunmalarından ileri geliyordu. Ayrı yüreklere dağılmış ruhları bir kapta toplamak mümkün olabilse, tümünün aynı ruhun parçaları oldukları görülürdü. Ayrı yüreklerde bulunan ruhun durumu değişik kaplara bölünen bir suyun durumuna benzetilebilirdi. Bu nedenle ister bölünmüş, parçalanmış olsun, ister olmasın ruh hep aynı ruhtu. Ruha ilişen çokluk bulunduğu yerlerin çokluğundan başka bir şey değildi. Bu açıdan bakıldığında bir türün tüm bireyleri gerçekte tek bir varlık sayılırlardı. Çok gibi görünmeleri, bir gövdenin organlarının çokluğundan öte bir anlam taşımazdı. (…)”

0
0
0
0
0
0
0
👍
👎
😍
😥
😱
😂
😡
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.