10. Sınıf Meb Felsefe Sayfa 132-138 Cevapları

10. Sınıf Meb Felsefe Sayfa 132-138 Cevapları
10. Sınıf Meb Yayınları Felsefe Ders Kitabı Sayfa 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138 3. Ünite Ölçme ve Değerlendirme Cevaplarını yazımızın devamından okuyabilirsiniz.

3. ÜNİTE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME

A) Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere doğru sözcükleri yazınız.
Boşluk Doldurma: 1. Sanat felsefesi, 2. Din felsefesi, 3. Varlık felsefesi, 4. Bilgi felsefesi, 5. Bilim felsefesi, 6. Siyaset felsefesi, 7. Ahlak felsefesi.

B) Aşağıda Romen rakamlarıyla sol sütunda verilen felsefe alanlarını sağ sütunda harf ile verilen felsefi sorularla eşleştirerek parantez içine doğru harfi yazınız.
Eşleştirme: I-d, II-c, III-ç, IV-b, V-e, VI-a, VII-g

C- Aşağıda verilen açık uçlu soruların cevaplarını ilgili alanlara yazınız.

9. “Evde iki kedim ve bir köpeğim var.” önermesinin doğruluğu hangi doğruluk ölçütüne göre saptanır? Açıklayınız.

Evde iki kedim ve bir köpeğim var.” önermesinin doğruluğu, bu önermenin bir soru içermemesi ve nesnel bir olguyu belirtmesi neticesinde “geçerlilik” ölçütüyle değerlendirilebilir. Çünkü önermeyi kıyas yapacağımız başka bir önerme yoktur. Geçerlilik bir bilgi durumunu ortaya çıkardığı için doğruluk kavramının ortaya çıkmasını sağlar. Bir şeyin doğru olması için, işaret ettiği kavramları ispatlayabilecek argümanların olmasına bağlıdır. Burada da iki kedi ve bir köpeğinin olduğunu söyleyen kişi bunu ispatlayabilir. Böylece doğru bir bilgi vererek geçerli olur.

10. Aristoteles’in “Fizik” kitabından alınan bu parçada zamanın varlığı nasıl ele alınmaktadır?

Aristoteles’in zaman anlayışı değişim ya da devinimle doğrudan ilgilidir. Her şeyin sabit kaldığı ve bir değişimin olmadığı yerde bir zamandan bahsetmek mümkün müdür? Aristoteles de zamanı anlayabilmek için zaman ve şimdiki an arasındaki bağlantıya bakmak gerekir.

11. “Şimdiki an”ın ne anlama geldiğini açıklayınız.

Zaman felsefesinde bazı farklı görüşler mevcuttur. Şimdiciler ya da bugüncülük olarak adlandırılan görüşe göre: geçmiş ya da gelecek olaylar var değildir. Şimdi, bir bıçağın keskin tarafıdır. Sağında ya da solunda olanlar şimdide barınamaz.

12. J. P Sartre’ın “Varlık ve Hiçlik” kitabından alınan bu parçadaki “Olduğu şey olan varlık özgür olamaz.” yargısı ne anlama gelmektedir?

İnsanın bu dünyada var olmanın hiçliği sayesinde özgürlüğe ulaşabileceğini savunan bir görüştür.

13. İnsanın özgürlük olduğu görüşüne nasıl ulaşılmıştır?

Bu sorunun cevabını net olarak verebilmek biraz güç. Ancak Sartre’nin “Varlık ve Hiçlik” kitabında belirtiği özgürlük kavramına şöyle bir bakacak olursak; Sartre, insanı her an varoluşunun özünü oluşturan ve özgür bir bilinç olarak tanımlayarak mutlak özgürlüğü sorumluluk fikriyle bağdaştırır. Sartre’nin bu düşünceleri tartışma konusu da olmuştur. Sartre’ye göre özgürlük; insanın kendine karşı duruşu ve insanın kalbindeki insan olma gerçeğine göre zorlayan aslında “hiçliktir.” Yani özgürlük bir varlık değil aslında insanın kendi öz varlığı ve onun var olma hiçliğidir.Genel anlamda özgürlük düşüncesinin insanlar arasında anılmaya ve istenmeye başladığı dönemler tam olarak Aydınlanma Çağı’dır diyebiliriz. Rönesans’ında etkisi insanların daha özgür ve daha rahat bir hayat yaşam istemelerini tetikleyerek toplum arasında yayılmıştır.

14. Herhangi bir konuda bir insanın tanıklığına dayanarak bilgi edinme durumunu, bilginin güvenirliği açısından değerlendiriniz.

Merak edilen ve araştırılan bilgilerin zaman kaybetmeden doğru bilgiye ulaşmak için bilginin güvenilir olması şarttır. Bu konu üzerinde filozoflarda doğru bilgiye ulaşma yöntemlerini kendi görüşleri açısından değerlendirmişlerdir. Filozoflara göre doğru bilgiye ulaşma yöntemleri arasında, bilirkişiler, hakem heyetleri, devlet siteleri ve uzman görüşlerinin önemli olduğu vurgulanmıştır. Tüm bu açıklamalarımıza göre bir kişinin tanıklığına dayalı olarak bilgi edinme durumunu değerlendirecek olursak; öncelikle bu kişinin bilgi vereceği alanda uzman olup olmadığına bakmak gerekir. Yoksa sadece kendi gözlemiyle bize doğru bilgi vermesi mümkün değildir.

15. Sosyal medyada karşılaşılan bilgilerin güvenirliğini ve değerini belirleyebilecek ölçütler nelerdir?

Bilgiye bu kadar çabuk ulaşabileceğimiz bir çağda yaşadığımız halde neden doğru bilgi edinemiyoruz? Araştırdığımız bilgilerin güvenirliğine nasıl inanacağız? Bunca bilginin değeri nasıl bilenecek? Gibi birçok soru aklınıza gelebilir. Bu sorulara cevap vermeden önce şunu belirtmek gerekiyor. Sosyal medyada paylaşılan tüm bilgilerin doğru olduğu düşüncenizi öncelikle bir kenara atmalısınız. Eğer sosyal medya üzerinden bilgi edinmek istiyorsanız haber kaynağına, verilen bilginin hangi kaynaktan alındığına, konunun uzmanı tarafından yazılıp yazılmadığına ve paylaşılan bilgilerin resmi veya kurumsal web site kaynaklı olmalarına dikkat etmek gerekiyor. Eğer tüm saydıklarımız doğrultusunda bilgi aldıysanız güvenilir bilgi edinmiş olursunuz. Bunun dışında sorgulamadan ve araştırmadan elde ettiğiniz bilgilerin size hiçbir faydası olmayacağı gibi tahmin edemeyeceğiniz zararları da dokunabilir.

16. Bilim felsefesi bir bilim alanı mıdır? Nedenini yazınız.

Bilim, bir bilgi sistemidir. Bilimin araştırdığı bilgiye de bi­limsel bilgi denir. Bilimsel bilgi ve diğer bilgilerin tümü; ev­reni, toplumu, insanı ve varlığı bilme çabası içindedir. Amaç­ları aynı olmasına rağmen bilgiler, yapısı ve özellikleri bakı­mından birbirlerinden ayrılır. Bilim, var olan her şey üzerinde sistemli, yöntemli, doğru ve geçerli bilgi üreten kuramsal bir sistemdir. Bilim, dinamik bir bilgidir. Bilim, sistemli, düzenli, belli yöntemleri olan, bilimsel yöntemlerle elde edilmiş ger­çekler hakkında doğrulanabilir bilgidir.Bilim felsefesi, bilimin doğasını, kapsamını, sınırlarını, yön­temini, bilimsel bilginin yapısını ve özelliklerini, bilimsel ku­ram ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi felsefi bir tavırla araştırır.

17. İnsan faktörü bilim ve hayat ilişkisini nasıl etkiler?

Bilim, insanın örgütlü olarak geliştirdiği, bireysel ve toplumsal bir etkinliktir. Bu etkinliğin gelişimi, her zaman, toplam toplumsal etkinliğin de bir parçası olmuştur. Daha açık bir biçimde şöyle diyebiliriz: Bilim sosyo-ekonomik bir alt yapının ürünü olan, bireyleri tek tek ve toplu olarak etkileyen, örgütlü olsun olmasın, bir ideolojik yapıyla bağlara sahiptir.

Bilimin içeriğinde çok önemli paya sahip olan soru yöneltme, anlama çabası ve insan yaşamını kolaylaştırmak amacıyla doğayı sistemleştirme işi, tarihin farklı dönemlerinde değişmek koşuluyla, yukarıda belirtilen ideolojik etkilerinden kopuk bir biçimde gelişmemiştir. Doğayı kavramlaştırmada var olan toplumsal etkinin izlerini birçok bilim adamının gelişiminde gözlemleyebiliriz. Kepler’ in ‘doğayı mükemmelleştirmesi’ daha açıkçası; tanrının mükemmelliğinin doğaya yansımış ifadelerini bulmak isteyişi, onun eliptik gezegen yörüngeleri karşısında şaşkınlığa düşüp aynı deneyleri çembersel yörüngeleri bulmak amacıyla yıllarca tekrar etmesine yol açmıştır.

18. Bilim, konusu itibarıyla felsefeden nasıl ayrılır?

Cevap: Başlangıçta felsefeyle bilimin iç içe olduğunu, ilk büyük filozofların birçoğunun aynı zamanda bilim adamı olduğunu söyleyebiliriz.

19. Ahlak kurallarına neden ihtiyaç duyulur? Açıklayınız.

- Kurallar belli bir düzenin sağlanması içindir.
- Kurallar adaletin gerçekleşmesi içindir.
- Kurallar barış, huzur ortamının gerçekleşmesi içindir.
- Kurallar güven ortamının sağlanması içindir.
- Kurallar zulmün engellenmesi ve haksızlığın ortadan kalkması içindir.
- Kurallar, toplumda birlik ve beraberliğin oluşması içindir.

20. Metinde ele alınan konu, ahlak felsefesinin hangi problemine karşılık gelir?

Bireyin bilerek ve iradi olarak yaptığı işin so­nuçlarını kabul etmesidir. Sorumlu davranmak, özgürlüğü kullanmak demektir. Çünkü sorumluluk, özgürlük sonucunu üstlenme koşuluyla her şeyi yapmak şeklinde tanımlanır.

21. Sokrates’e göre bilgi ve erdem arasında nasıl bir ilişki vardır?

Sokrates’e göre ahlak yargıları aslında insan ruhunda mevcuttur, ancak insanlar her zaman bunları görmeyebilir. O yüzden filozofun görevi bu kişileri eğitmek, onların zaten bildikleri şeyleri açığa çıkarmaktır. (Bunu ise “diyalog yöntemi” ile uygulamıştır.)

“Kimse bilerek kötülük yapmaz” diyen Sokrates, bilgisizliğin insanı kötülüğe götürdüğünü açıkça dile getirir. Kişi bilgiyle erdeme, erdemle ise mutluluğa ulaşır. Ahlakın amacının mutluluk olduğunu da hatırlarsak bilgi, erdem ve ahlak hep mutluluğa götüren araçlar olarak yorumlanabilir.

22. “Ahlak” ve “Etik” kavramları arasındaki farklardan üç tanesini yazınız.

Etik ile ahlak arasındaki fark özetlenecek olursa;Ahlak kuralları kişisel kodlarken, etik kuralları bir grup ya da kültür tarafından izlenir. Kişinin etik değerleri zamanla değişebilirken, ahlakı zamanla değişmez. Ahlak kişiden kişiye göre değişirken, etik kurallar herkes için aynıdır

23. Bu parça ahlak felsefesinin hangi problemiyle ilgilidir? Açıklayınız.

Evrensel ahlak yasası var mıdır? problemi olabilir.

İyiliğe karşı iyilik, herkesten beklenen doğal bir davranıştır.İyiliğe karşı kötülük,insanlıkla bağdaşmayan ahlak dışı bir tutumdur.Kötülüğe karşı iyilik ise,sadece seçkin ve erdemli insanların işidir

24. İnsan, “Ben kimim?” sorusuna bilim ve din açısından nasıl cevaplar verebilir?

Şimdi “Ben kimim?” sorusuna bilimsel açıdan baktığımızda; insanın biyolojik olarak nasıl meydana geldiği, saç rengi, boyu, kilosu ve diğer fiziksel özellikleri hakkında yapılan bilimsel açıklamalar vardır. Örneğin insanın doğması açsından baktığımızda anne karnındaki bir embriyonun belli döngüler içerisinde 9 ay 10 ünlük bir süre içinde gelişmesi ve oluşumunu tamamlaması açısından bilimsel veriler ortaya çıkmıştır. Bu veriler ışığında tıp ilminin gelişimiyle birlikte insanların DNA haritaları çıkartılmış ve insanın diğer canlılar arasındaki üstün yönleri ortaya çıkarılmıştır.

Ancak “Ben kimim? Sorusuna dini açıdan ele alırsak farklı bir bakış açısı karşımıza çıkar. Şöyle ki; her ne kadar insanın oluşumu birçok dini kitapta bilimin açıkladığı ölçülere yakın olsa da bilimin deneysel yöntemlerle açıklayamadığı ve felsefenin metafizik olarak adlandırdığı “ruh” ve “akıl” kavramları farklı bir şekilde ele alınmıştır. İnsan “Ben kimim?” sorusuna dini anlamda nereden geldim, nereye gidiyorum, ölümden sonra hayat var mı? Ruh öldükten sonra nerede bulunur? Gibi sorulara yanıt aramaya başlar. Bu soruların cevapları her din öğretisine göre farklılık gösterebilir. Örneğin; İslam dini “ben” kavramını insanın iki kaşı arasında bulunan nefis olarak adlandırır ve nefsin sürekli insanı yönlendirdiğini ve akıl ve kalp yollarını çoğu zaman etkisi altına aldığını savunur.

25. “Her dine ait ahlak kuralları sistematiği olmasına karşın her ahlak sistemi dine ihtiyaç duymaz.” sözünü açıklayınız.

İnsanlık vasfına sahip olan kişilerin önermesidir. zira bu insanlar ne cennete gitmek için birine yardım eder, ne de cehennemden kaçmak için, birini kötülük etmeme derdinde değillerdir. yalnızca insan oldukları ve insanlık vasfının gerektirdiklerini yapmak adına, yardım eder ve kötülükten uzak dururlar. bu da gösterir ki, iyi bir insan olmak için dine ihtiyaç yoktur. zaten sırf cennete gitmek için iyi insan olan ve ya olmaya çalışan kişinin din algısından da şüphe etmek gereklidir.

26. “Güzellik bakılanda değil, bakanın gözündedir.” sözü, hangi güzellik anlayışına aittir? Açıklayınız.

“Bir estetik nesne ile estetik bir ilişki kurmamız veya onu estetik bir deneyin konusu olarak algılamamız sonucunda bizde bir haz meydana geldiği söylenebilir. Güzel bir filmi seyretmekten haz duyarız. Güzel bir romanı okumak hoşumuza gider. Estetik bir ortamda Süleyman Çelebi’nin ‘Mevlid’ini dinlememiz ruhumuzda yüce veya soylu duygular uyandırır.”

Metinde geçen sanat-haz ilişkisini açıklayınız.

Sanatta güzeli ortaya çıkaran estetik değerlere yönelik iki farklı görüş vardır. Bunlardan birincisi, öznelci görüş, ikincisi nesnelci görüştür. Öznelci görüş; estetik değerler ve güzel yargısı sanatsal ürüne yönelen kişiye göre değişiklik göstermektedir. Bu görüşe göre sanatın belirleyici ölçüsü, sanatsal ürünün kendisi değildir ve sanat estetik başına bir estetik değer taşımaz. Burada “alımlayıcı” dedeğimizi sanatı izleyen, dinleyen ve sanat ürününe yönelen öznenin yani kişilerin beğenileri belirleyicidir. Örneğin klasik müzik bazıları için çok güzel olabilir ama bazı kişiler ise hiç sevmez gibi bu örnekler çoğaltılabilir.

Şimdi tüm açıklamaların ardından “Güzellik bakılanda değil, bakanın gözündedir.” Sözüne gelecek olursak; burada da “öznelci” bir güzellik anlayışının olduğunu söyleyebiliriz. Bunu çok bilinen bir örnekle açıklamak gerekirse: Hepimizin bildiği Leyla ile Mecnun hikayesini ele alabiliriz. Bilindiği kadarıyla Leyla’nın öyle dillere destan bir güzelliği olmadığı halde Mecnun’a niçin onun peşinden koştuğu sorulduğunda “Birde siz onu benim gözümden görseniz” diye cevap vermiş. Buradan anlaşılıyor ki güzellik bakılanda değil o güzele bakan kişinin gözündedir.

D) Aşağıda verilen çoktan seçmeli soruları okuyunuz ve doğru seçeneği işaretleyiniz.

28. E, 29. C, 30. C, 31. B, 32. D, 33. D, 34. E, 35. C, 36. E, 37. B, 38. A, 39. B, 40. E, 41. B, 42. B, 43. A, 44. B, 45. B, 46. C, 47. E, 48. A, 49. B, 50. E, 51. D

256
22
40
0
41
7
10
👍
👎
😍
😥
😱
😂
😡
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.