Sokakta Kitap Özeti Olaylar Kişiler – Bahaeddin Özkişi

Sokakta Kitap Özeti Olaylar Kişiler – Bahaeddin Özkişi
Bahaeddin Özkişi’nin Sokakta isimli kitabının konusu, eleştirisi, kısaca özeti. Bahaeddin Özkişi kitapları özetleri.

Romanın Başlıca Karakterleri

Komiser: Dürüst bir kişi.
Sanık: Komiserin arkadaşı, annesini öldürdüğü sanılarak karakola getiriliyor, akıl hastası olduğu sanılıyor.
Doktor: Sanığın doktoru.

SOKAKTA (Kitabın konusu, eleştirisi)

Otuz yıl sonra iki çocukluk arkadaşı bir karakol odasında karşılaşırlar. Biri komiser diğeri ise, sanıktır. Onları karşılaştıran olay, çılgın bir insan tarafından işlenmiş bir cinayettir. Ölünün yaşlı vücudunda yirminin üzerinde yara saptanır. Bıçak veya bıçak keskinliğinde ve sivriliğinde bir ölüm aletinin bıraktığı izler. Bütün aramalara rağmen suç aleti bulunamamıştır.

Öldürülen kişi yaşı seksen civarında olması gereken bir kadındır ve sanığın annesidir. Sanık “‘bu ONLAR’ın işi demektedir. “Bunu ancak ONLAR yapabilir.” Komiser arkadaşının annesi olan kadını düşünür: İnsan onu düşünürken ilk önce kedileri akla gelmektedir. Kadının dört kedisi vardır. İçlerinden birine aşırı düşkündür. Bu kaplana benzeyen çok iri bir kedidir. O kedinin de ONLAR’dan olduğu söylenir.

Duygusuz bir karakol odasında sonuç şimdiden bellidir. Sanık karşılarında oturmaktadır. Bu deli oğul, her nedenle dengesini büsbütün kaybedip, anasını öldürmüştür. Ölen fazla bile yaşamış bir yaşlı kadın, öldürense delidir. Sanığın komiserin çocukluk arkadaşı olması nedeniyle bu fikirlerinde fazla direnememektedirler.

Komiser ise, arkadaşının asla böyle bir canavarlık yapmayacağını düşünmektedir. Sanık annesinin öldürülmüş olmasına şaşmadığını söyler. Bu onun çoktan beklediği sondur. Annesinin doğru yoldan saptığı için öldürüldüğünü düşünmektedir. Bir de üvey ağabeyi vardır. Ana bir baba ayrı. Bu durum onu üzmektedir.

Komiserin arkadaşı, geçen otuz yıldan kirlenmemiş, yıpranmamış, renk değiştirmemiştir. Komiser türlü ülkelerin insanlarıyla karşılaşıp yeni ve değişik düşünceler edinmiştir. Arkadaşı ise doğdukları sokağın sınırlan içinde kalmış, o sokakta derinliğine gelişmiştir. Çocukluğundan beri her varlığın; yaprağın, çiçeğin, bir su damlasının, böceklerin, anların, kelebeklerin üzerinde düşünülmesi gereken varlıklar olduğunu dile getirmektedir. Her varlıkta “ötenin ötesini görmeye çalışmak, bakmak değil görmek” onun hep yaptığı iştir. 0 konuştukça komiser kendisiyle hesaplaşmakta kendi geldiği noktayı arkadaşının derinliği karşısında son derece fakir bulmaktadır. Emniyet müdürlüğü cinayet olayını soruşturma görevini ona vermiştir.

Ertesi gün otuz yılı geçirdikleri sokağa gider. Sokak otuz yıl önceki görünümündedir. Cami, türbe, konaklar hepsi yerindedir. Ama sokakta yaşadığı eski günlerdeki o sıcaklık, dayanışma, sahiplenme, sevince ve kedere ortak olma yok olmuştur. Değerler yitip gitmiştir. Arkadaşı ise, akıl hastanesine yatırılmıştır. Komiser onu ziyarete gittiğinde sokağın nasıl olduğunu sorar. Sokağı çok özlediğini söyler. Bu zaafım benim der; “sokaktayken de sokağı özlemek. Özlemek hayatın ta kendisidir. Geçmişiyle, bugünüyle evleri, duvarları, insanlarıyla sokakları özlemek.” Sokaklarda çok yalnız kaldığını, sokağın insanlarının kaybolduğunu, gönüllerinin ve gözlerinin güzelliklerden koparak, maddeye yöneldiğini, onun gibi birine ihtiyacı olduğundan söz eder. İsyan, haddini bilmemek, elindekiyle yetinmemek, yalan fuhuş her yeri olduğu gibi onların sokağını da sarmıştır.”

İki arkadaşın bu sohbetlerine hastanenin psikiyatristi de katılmaktadır ve aralarında bir dostluk başlamıştır.
Ondan sonraki günlerde komiser cinayet aletini aramakla uğraşır.

Mahallelerindeki konağın kapısını çaldığında çocukluktan beri küçük bey dedikleri şimdi ise altmışını aşmış bir adam kapıyı açar. Komiseri içeri buyur eder. Küçük bey bir paşa torunudur. Avrupa fikrini benimsemiş ileriyi ve güzeli onda bulmuştur. Avrupa’yı uygarlığın beşiği, doğu kültür ve uygarlığını ise miskin olarak görmektedir. Bu nedenle komiser ve özellikle de arkadaşından hiç hoşlanmamaktadır.

Komiser cinayet olayını açtığında hiç hoşlanmamasına rağmen arkadaşının suçsuz olduğunu, çünkü cinayet anında mescitte namaz kılmakta olduğunu gözleriyle gördüğünü söyleyerek hazırlanan tutanağı imzalar.

Komiser çok mutludur. Küçük beyin imzaladığı kağıtla arkadaşı akıl hastanesinden kurtulur. O ise yeniden katilin peşine düşer. Arkadaşı kurtulmuş ama bu basit görünüşlü cinayet de içinden çıkılmaz hale gelmiştir. Konuştuğu mahalle bakkalı yaşlı kadının koynunda sakladığı değerli bir eşya nedeniyle öldürüldüğünü düşünmektedir.

Eski komşularından birinin evine uğrar. Evin sahibi yaşlı kadın arkadaşının üvey ağabeyinden kuşkulanmaktadır. Komiser üvey ağabeyin evine gider, onu anne katili olarak tutuklamaya kalkışınca vurulur. Ancak kırk beş gün sonra iyileşip, ayağa kalkar. Ağabey ise kaçmıştır. Yine küçükbeyle konuşmak için konağa gider. Küçükbey ona dadısıyla ilgili bir gerçeği anlatır. Babasının eve dadı diye getirdiği kız Suriye taraflarından bir kabile prensinin esir tüccarlarının eline düşmüş kızıdır. Kızın boynundaki kolye, kimin eline geçerse ona güç veren niteliktedir. Kızın şüpheli ölümüyle bu kolye arkadaşının annesinin eline geçmiş ve yaşlı kadın bu güce ulaşmak isteyen katil veya katillerce öldürülmüştür.

Roman, cinayeti araştıran komiserin, cinayet sanığı arkadaşının ölümünden sonra, sokağın bozulmasını önlemek için nöbeti devraldığının vurgulanmasıyla biter. Nöbet, camiyi, türbeyi, şadırvanı, konakları, eski anlamlarıyla “sokakta” yaşatmaktır.

102
5
18
1
0
0
1
👍
👎
😍
😥
😱
😂
😡
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.