Zekât ile ilgili hükümler

Zekât ile ilgili hükümler
Zekât ile ilgili hükümler nelerdir, zekâtın vücûb sebebi, zekâtın şartları, yükümlülük (vücup) şartları, geçerlilik (sıhhat) şartları nedir bu konuda sizlere kısa bilgiler vereceğiz.

Zekâtla ilgili bilinmesi gereken fıkhî hükümlerin başında, zekâtın kimlere hangi şartlarda farz olduğu ve verilen zekâtın geçerli olabilmesi için ne gibi şartların gerektiğidir.

Zekâtın vücûb sebebi: Zenginliktir. Artıcı vasıfta belirli bir miktar mala malik olan kimse zekât açısından zengin sayılır. Zenginliğin ölçüsü sayılan miktara ve alt sınır “nisab” tabir edilir. Borcundan ve tabii ihtiyaçlarından fazla nisab miktarı artıcı mala sahip olan ve bu malının üzerinden bir kamerî yıl geçen kimse zekât ödemekle mükellef olur.

Zekâtın rüknü: Zenginlik ölçüsü sayılan miktardaki maldan zekât borcunu çıkarmak ve onu hak sahibine temlik ve teslim etmektir.

Zekâtın şartları: Zekâtın farz olabilmesi için hem mükelleflerle ve hem de mallarla ilgili şartlar vardır. Aynı şekilde bu farzın edasının sıhhati için de birtakım şartlar aranmaktadır.

a. Yükümlülük (vücup) şartları: Bir kimsenin zekâtla yükümlü (mükellef) tutulabilmesi için gereken şartlar, ilmihal dilinde, vücup şartları veya zekâtın farziyetinin şartları olarak da anılır. Zekâtla yükümlülük için gereken şartların bir kısmı mükellefte, bir kısmı da malda aranan bazı özelliklerdir.

Mükellefle ilgili olarak: Zekât şu kimselere farzdır: Müslüman, hür, tabii ihtiyaçlarından fazla artıcı vasıf­taki mala tam bir mülkiyetle malik olan ve bunun üzerinden bir (kamerî) senesi geçen kimselere farzdır. Ebu Hanife akıllı ve baliğ olmayanları, toprak ürünleri ve kamu hukukunun bir parçası olarak alınan zekât türü hariç, zekâtla mükellef tutmamıştır. Fakihlerin çoğunluğuna göre ise akıl hastalarının ve çocuğun malları zekâta tabidir. Bu borcu veli ve vasileri öderler.

Zekât bir ibadet sayıldığı için, öteden beri, zengin gayri müslim vatandaşların, zekâtla yükümlü olmaları hiç gündeme gelmemiş, bunun yerine onlardan cizye ve haraç gibi başka vergiler alınmıştır

Mal ile ilgili olarak: “Tam mülk olma”(el-milkü’t-tâm), “artıcı özelliğe sahip olma” (nema), “nisaba ulaşmış olma”, “tabii ihtiyaçlardan (havâic-i asliyye) fazla olma”, “üzerinden bir yıl geçmiş olma”(Havelânü’l-havl) gibi şartların arandığı görülür. Zekâta tabi mallarda aranan “tam mülk” şartının bir gereği de zekâta tabi olan malın borç karşılığı olmamasıdır.

Nisabın esas alınmasında Hadis kitaplarındaki bilgi ve rivayetleri esas alan mezhep imamları gümüşün zekât nisabının 200 dirhem, altının nisabının 20 miskal, her ikisinin de zekât nisbetlerinin 1/40 (% 2.5) olduğunda görüş birliğine varmışlardır. Din İşleri Yüksek Kurulu, nisabın esas alınmasında 20 miskal altının 80.18 gr, 200 dirhem gümüşün ise 561 gram olmasını esas almıştır.36 Tarihsel süreç içerisinde gümüş, altına karşı değerini koruyamamıştır. Bu sebeple nisap konusunda günümüzde altının esas alınması daha isabetli olacaktır.

b. Geçerlilik (sıhhat) şartları: Niyet ve temlik

Zekâta tabi mallar: Altın, gümüş ve para, ticaret malları, toprak ürünleri, bal ve diğer hayvan ürünleri, madenler ve deniz mahsulleri, fabrikalar, bina ve nakil vasıtaları gibi gelir getiren mallar ile maaş, ücret ve serbest meslek kazançlarıdır. Bu mallardan verilecek zekât oranları vb. konular fıkıh kitaplarında detaylı olarak ele alınmıştır.

Altın ve gümüşten yapılan ziynet eşyasının zekâta tabi olup olmayacağı meselesi eskiden beri tartışma konusu olmuştur. Hanefi Mezhebi’ne göre altın ve gümüşten yapılmış süs eşyaları zekâta tabidir. Mesela altın ve gümüşten yapılmış bilezik, kolye, gerdanlık gibi kadın süs eşyası nisaba ulaşır ve üzerinden bir sene geçerse, o günkü altın fiyatları ile değeri bulunur ve 1/40 zekâtı verilir. İmam Şâfiî’ye göre ise mubah olan kadın süs eşyası zekâta tabi değildir. Ancak Şâfiîler’e göre kadın süs eşyalarında israfa kaçarsa, meselâ 200 miskal ağırlığında ziynet eşyası bulundurursa bunların zekâtını vermesi gerekir. Altın ve gümüş dışında, hangi maddeden olursa olsun bütün süs eşyalarının zekâta tabi olmadığı hususunda ve erkekler tarafından kullanılan veya dince kullanılması haram sayılan altın-gümüş mamulü bütün süs eşyasının ise zekâta tabi olduğu konusunda görüş birliğine varılmıştır.

Ebu Hanife’ye göre, bütün toprak ürünleri zekâta tabidir. İmam Şâfiî’ye göre ise bir sene muhafaza edilebilen gıda maddesi özelliğine sahip toprak ürünleri zekâta tabidir. Günümüz İslam âlimleri genellikle, bütün toprak ürünlerinin zekâta tabi olduğu hususundaki görüşü tercih etmektedir. Yer altında bulunan define ve madenlerin zekâtı konusunda fakihler çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Hanefi Mezhebi fakihleri madenlerden 1/5; İmam Şâfiî, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel ise 1/40 (% 2.5) nisbetinde zekât alınacağı görüşünü benimsemişlerdir. Fakihlerin çoğunluğu deniz mahsullerinin zekâta tabi olmadığı görüşündedirler. Ebu Yusuf‘a göre ise denizden çıkarılan tüm kıymetli ürünler 1/5 oranında zekâta tabidir

2
0
0
0
0
0
0
👍
👎
😍
😥
😱
😂
😡
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.