Aydın UZKAN

Aydın UZKAN

Biriktirdikçe azalıyoruz

Biriktirdikçe azalıyoruz

Hayat, iki uç arasında gidip gelmekle geçiyor. Bir uçta biriktirenler diğer uçta harcayanlar. Öncekiler daha uzun yaşama hastalığına tutulmuşlardı, şimdikiler biriktirme hastalığına. Bu, belki de daha uzun yaşama isteğinin bir yansıması. Neyi çok sevip neyin üzerine çok düşersek , onu daha çok biriktiriyoruz.

Gece gündüz peşinde koştuğumuz ama yüzemeyeceğimiz sularda damlalar biriktiriyoruz. Gelmesi muhtemel olan bir gelecek için stokladığımız dünler, ruhlarımızda oyuklar açıyor her gün. Hayatımızın çeşitli dönemlerinde yaşadığımız kıtlık ve yetinmezlik, biriktirmeyi her gün biraz daha körüklüyor. Biriktirdikçe azalıyoruz aslında.

Ağacın gövdesine sarılıp duruyor ama uzanıp meyvesini yemeyi düşünmüyoruz. Biriktirdikçe, hayatın bencil yüzünü takıyoruz ruhumuza. Hipnoz edilmişçesine biriktirip, kendimize en büyük düşmanlığı yine kendimiz yapıyoruz. Akarsuyun önüne kurulan barajda birikenlerden yararlanmayarak, suya zulüm etmiş oluyoruz. Biriktirdikçe, geçmişle gelecek arasındaki boşlukta öğütüyoruz kendimizi.

Mütemadiyen biriktirmek istiyoruz. Yiyemeyeceğimiz kadar erzak, giyemeyeceğimiz kadar kıyafet, kullanamayacağımız kadar eşya, oturamayacağımız kadar ev. Gözlerimiz midelerimizden, arzularımız ihtiyaçlarımızdan daha büyük…(1) Biriktirdiklerimizle sınanıyoruz her an. Cevaplanmamış sorular, kurumuş yapraklar ve sesler yığılıp kalıyor iç mahzenlerimizde.

Sessizlik biriktiriyoruz sustukça ağıtlara dönüşen. Hayal kırıklıkları ve anlaşılamamanın ağırlığından kaçıyoruz güya. Telefonlarımızı kapatıyor, televizyonun sesini kısıyor ve perdeleri çekiyoruz. Sinir uçlarımızı içimize gömüp “Susmanın kalesine sığınıyorum” diyen Erdem Bayazıt gibi sükûta bürünüyoruz. Biriktirdiğimiz sessizlik, bir yük daha bindiriyor göğsümüze. Ezildikçe eziliyoruz.

Bilgiler biriktiriyoruz beynimizin her hücresinde. Teoriği ile pratiği arasında dağlar kadar mesafeler olan, manâsızca hıfz edilmiş kelime yığını bilgiler. Bilgi güçtür düsturunca soğuk, kuru ve çıplak bilginin hegemonyasına giriyoruz. Bilginin özgürleştirici gücü yerine köleleştirici yanına talip oluyoruz. Her gün, amaçsız ve faydasız bilmem kaç Gigabyt bilgiyi avuçluyoruz durmadan. Biriktirdiğimiz faydasız her bilgide kibrimiz daha bir artıyor.

Bir gün harcayacakmışız gibi , ufak ufak içimize atarak dertler biriktiriyoruz. En güvenli yer orası zannediyoruz. İçimize atıyor ama içimizden atamıyoruz. Yaş ilerledikçe istifleyecek yer kalmıyor içimizde. Bizi yiyip bitiren ura dönüşüyor her biri. Ölümcül hastalıktan daha beter olan bu hâl, nefes alacak yer bırakmıyor. İçine atılan taşlardan dolan kavanoz misali , yer kalmadıkça daha küçük olanları sıkıştırdıkça sıkıştırıyor, daraldıkça daralıyoruz. Birikenlerin, patlayarak bizi darmadağın edeceğinden haberimiz yok.

Öfkemizi kısacağımız insanlar biriktiriyoruz zihnimizin tıka basa odalarında. Bir gün karşılaşırız ihtimali içinde kıvrandırıyoruz ağzımıza gömülü cümleleri. Ellerimiz yumruklaştıkça , daha bir sertleşiyor kelimelerimiz. Toksin gibi zehirliyor içimizde biriktirdiğimiz o kuluçkalı öfkeler. Farkına varamıyoruz.

İçimize akıttığımız gözyaşları biriktiriyoruz. Çoğaldıkça damlalar sarsılıyor dengemiz. Anılar biriktiriyoruz geçmişe duyulan özlemin ve nefretin derecesiyle orantılı. Grileri alta renklileri üste koyarak istifliyoruz bilinçaltında. Özenle saklıyoruz sararmasın diye güneşten . Gittiğimiz her yere götürüyoruz bavullara doldurarak. Aydınlıktan uzakta ve gittikçe karartarak.

Üç al bir öde tarzı albenili sloganlara kanıp, vadesi ömrümüzden uzun borçlara giriyoruz. Her mevsime, her aya ve nerdeyse her güne özel kıyafetler tıka basa dolduruyor gardropları. Biriktikçe modası geçiyor, modası geçtikçe daha çok birikiyor. Birinin etiketi bile kopmadan diğerine hücum ediyoruz. Her rengin dört tonunda kıyafetler biriktiriyoruz, kararan yüzümüzle ahenkli. Kıyafetlerle okşanıyor çıplak ruhumuz. Gururumuz boy veriyor biriktirmenin çölünde.

Harcanacağı belli olmayan nice paralar biriktiriyoruz banka hesaplarında. Saniyelerin kuruştan daha değersizleştiği zamanda , kabardıkça kabarıp köpüğe dönüyor hesaplar. Bonuslar demini almadan küle dönüyor kısacık ömürde. Biriktirdikçe harcanan biz oluyoruz.

Üzüm üzüme baka baka kararıyor. Etrafımızda tanık olduğumuz biriktirmelik haller herkese sirayet ediyor. Başkalarına göre hareket ediyor, elimizde olanı elden çıkarma ve harcama karşısında her gün biraz daha güçlük çekiyoruz. Biriktirdiklerimiz yüzünden içimiz ve dışımız çöplüğe dönüşüyor. Etrafa kokutuyor farkında değiliz.

Ne çok seviyoruz biriktirmeyi . Olgunluk ve huzur yolculuğu biriktirmekle değil harcamak ve paylaşmakla başlıyor oysa. Çünkü sürekli biriktirmek yokluğun kısır bilincidir. Var olmak için, iyi dostlar edinip güzel eylemler biriktirerek hayatı paylaşmak gerek. İşte o zaman hayat daha hafif ve yarınlar daha güzel olacaktır. Aksi halde geminin hareket ve seyri için gereken denizdeki su, gemiye girince felaket olacaktır !

1- http://www.kutahyadorukgazetesi.com / Muttalip Korkmaz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.
3 Yorum
Aydın UZKAN Arşivi