Salatı vusta nedir

Salatı vusta nedir
Arapça "vustâ", "evsat"ın müennesi olarak ism-i tafdîldir. Bu kelimelerin kökü Türkçemizde de kullanılan "vasat"dır. Arapçada "vasat" bir şeyin ortası ma'nâsına geldiği gibi bir şeyin hayırlısı ma'nâsına da gelir.

VUSTÂ SALÂT NEDİR?

Bir konuyu doğru anlamak için gerekli ilk şart, konunun dilini iyi bilmektir. Dolayısıyla bu konuda da yapılacak ilk iş, الوسطى [el-vustâ] sözcüğünün Arap dilindeki doğru anlamını bulmak olmalıdır. Ancak, sözcüğün doğru anlamını bulmak, bu konuda meseleyi çözmek için yetmemekte, âyette sözcüğün bu anlamda kullandığını Kur’ân ile de teyit etmek gerekmektedir.

Sözlükte “namaz” mânasındaki salât ile vüstâ (orta) kelimelerinden oluşan salât-ı vüstâ terkibi “orta namaz” anlamına gelmekle birlikte Bakara sûresinde (2/143) Muhammed ümmeti övülürken aynı kökten gelen vasat kelimesinin “aşırı uçlara sapmayıp itidali koruyan, dolayısıyla en hayırlı olan” şeklindeki anlamına bakarak (Taberî, II, 10-12) bunun “en hayırlı namaz” mânasına geldiğini de söylemek mümkündür. Bu tabir Kur’an’da bir âyette geçmekte olup (el-Bakara 2/238), “Namazlara ve orta namaza devam edin” ifadesinde namazlarla (salavat) beş vakit namazın tamamı kastedildiği halde salât-ı vüstâ ayrıca zikredilmiştir. Âlimlerin çoğu salât-ı vüstânın ikindi namazı olabileceğini söylemekle birlikte vüstâ kelimesinin “orta” ve “en hayırlı” anlamlarına bağlı olarak değişik yorumlar da yapılmıştır. Bu konuda ashaptan gelen farklı rivayetler, salât-ı vüstânın ne anlama geldiği hususunda onların da görüş birliğine varamadığını göstermektedir. 

Salât-ı vüstânın ikindi namazı olduğu şeklindeki yorum Hz. Ali, Ebû Hüreyre, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas ve Hz. Âişe gibi sahâbîlerle bazı tâbiîn âlimleri ve müfessirlerden nakledilmiştir (a.g.e., II, 750-755). Bu anlayış, Hendek Gazvesi’nin kritik bir gününde ikindi namazını kılamayan Hz. Peygamber’in müşriklere bedduada bulunurken, “Bizi salât-ı vüstâdan alıkoydular” ifadesini kullanmış olmasına dayanmaktadır (Buhârî, “Cihâd”, 98, “Meġāzî”, 39; Müslim, “Mesâcid”, 202; ayrıca bk. a.g.e., II, 755-760). Bunun yanında ikindi namazının faziletine dair bazı hadislerle Hafsa’nın mushafında söz konusu âyetteki “ve’s-salâti’l-vüstâ”dan sonra “ve salâti’l-asri” ibaresinin yer aldığı rivayeti de göz önünde bulundurulmaktadır (a.g.e., II, 762-764). Taberî, salât-ı vüstâyı ikindi namazı olarak açıklayan görüşün doğruya en yakın olduğunu söyler (a.g.e., II, 767-769). İkindinin orta namaz kabul edilişi kendisinden önce sabah ve öğlenin gündüze, daha sonra akşam ve yatsının geceye ait namazlar oluşu düşüncesine dayanır. Öte yandan salât-ı vüstâ bazı rivayetlere dayanılarak öğle, akşam ve sabah namazları şeklinde yorumlanmış (a.g.e., II, 760-767), hatta bazıları bunun yatsı namazı olduğunu ileri sürmüştür (Elmalılı, I, 811). Bunun dışında yıl içinde Kadir gecesinin kesin biçimde bilinmeyişi ve her gecenin kadir olabileceği düşünülerek ihya edilmesinin gerekli sayılması gibi bütün namazların salât-ı vüstâ konumunda olduğunu söyleyenler de vardır (Taberî, II, 767; Elmalılı, I, 811-812). Mâtürîdî de âyetin “ve’s-salâti’l-vüstâ” kısmının atıf değil “Namaz dinin orta derecesinde bulunur” anlamına gelen müstakil bir cümle olarak değerlendirilebileceğini, dolayısıyla salât-ı vüstâ ile bütün namazların kastedilmiş olabileceğini belirtir. Mâtürîdî bu anlayışını imanın yetmiş küsur derecesinin bulunduğunu, en üst dereceyi kelime-i tevhidin, en alt dereceyi yolu eziyet veren şeylerden temizlemenin oluşturduğunu belirten hadise dayandırır (Buhârî, “Îmân”, 3; Müslim, “Îmân”, 57-58; Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân, I, 120). 

Önceki kavimlerle ilgili şu rivayet de, âyette özel vurgu ile anılan orta namazın ikindi namazı olabileceği yorumunu destekler niteliktedir: Resûlullah, ikindi namazını kıldıktan sonra bu namazın önceki kavimlere de farz kılındığını, fakat onların bunu ihmal ettiğini ve ikindi namazının iki kat sevabı olduğunu söylemiştir (Taberî, II, 767). Bâbil Talmudu’nda da, “Kişi ikindi namazına her zaman özen göstermelidir” şeklinde bir ifade yer almaktadır (Berakoth,). 

BİBLİYOGRAFYA 
Taberî, Câmiʿu’l-beyân (nşr. Sıdkī Cemîl el-Attâr), Beyrut 1415/1995, II, 10-12, 750-769; Mâtürîdî, Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân (nşr. Ahmet Vanlıoğlu), İstanbul 2005, I, 120-124; Âlûsî, Rûḥu’l-meʿânî (nşr. M. Ahmed el-Emed – Abdüsselâm es-Selâmî), Beyrut 1420/1999, II, 747-749; Elmalılı, Hak Dini, I, 810-814; Aryeh Botwinick, “The Qur’an as a Negative Theological Text: The Evidence of Sura II”, Telos, sy. 138, New York 2007, s. 69-95.

Kaynak:Eğitim Sistem

0
0
0
0
0
0
0
👍
👎
😍
😥
😱
😂
😡
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.
1 Yorum