Ali CÖRE

Ali CÖRE

ALIÇ Zamanında Taşköprü

ALIÇ Zamanında Taşköprü

Ağustos ayının zamanı azdır, fazla durmaz bizim oralarda, arkasından son bahar çabuçak geliverir. Eli boş gelmez, kırmızı yeşil alacalı yerli domateslerle, çekirdekli içi beyaz ve iri salatalıklarla, otantik kokulu dorak otlarıyla gelir. Bir de alıç vardır sonbaharın boynunda. İpe dizilmiş kızıl ve sarı renkli alıçlar.

Alıç, benim çocukluğumun meyvesiydi, çocuklarımın hiç görmediği, bilmediği, şehirlilerin hatırlamadığı bir meyve. Belki bir meyvecik. Biraz ekşi, biraz mayhoş, içinde dört beş tane inci gibi çekirdeği olan bir meyve. İpe dizilecek kadar yumuşak, boyuna asılan boncuklar gibi değerli ve renkli.

Alıç bana sonbaharı,yeni okul döneminin başlamasını hatırlatır. Bizim okulun önünde alıç satan birileri olurdu hep mevsimde. Hediyelik meyve niyetine büyük şehirlere gönderilirdi eskiden. Dağların yamaçlarında, çalı gibi küçük ağaçlarda yetişir bu güz meyveciği.Yaz güneşinin sarı ve sıcaklığını üzerinde taşıyan alıç, sonbaharın ekşi lezzetini hissetirirdi bize.

Bir rivayete göre Yunus şeyhini ziyarete giderken hediye olarak dağlardan topladığı alıçları götürmüş. Alıç hamlılığın remziymiş,fakat aynı zamanda orijinalliği, güçlü bir tabiatı,sanat ve şairliğin remziymiş.

TAŞKÖPRÜ DE ODUN VE TARHANA KOKUSU
Son bahar odun kokularını ve motor seslerini hatırlatır bana. Evet eskiden yoğun bir kış hazırlığı yapılırdı bu mevsimde. Yakacak hazırlığı,yiyecek hazırlığı ile geçerdi her günü sonbaharın. Turşu, salça, tarhana ve nihayet odun derken sonbahar da geçer kışa girilirdi. Tarlalardan bahçelerden el çekilir, herkes kışlık hazırlık için evin ihtiyaçlarına yoğunlaşırdı.

Eskiden kışlık odun için dağlardan kütükler gelirdi. Günlerce mahallelerde Still Motorları çalışır, rüzgar motor seslerini her yere ulaştırırdı.Kütükler küçük parçalara ayrıldıktan sonra bu kez baltayla girişilir, daha ufak ebatlara bölünür/yarılırdı. Babamız büyük bir intizamla bunları istifler, yaşları alta kuruları üste yerleştirirdi. Evimizin altındaki avlunun duvarları yerden tavana kadar odunla kaplanırdı.Parçalanan odunlardan etrafa odun kokuları yayılırdı.Meşe,gürgen,çam,armut.çeşit çeşit kokular.Mahalledeki arkadaşlarımızla komşularımıza odun taşımada yardım eder,hem eğlenir hem de çalışırdık.

Sonbaharın tatlı telaşlarından biri de salça ve tarhanaydı. Kışın tezgahlara domates gelmezdi. En bol ve ucuz olduğu sonbaharda kasa kasa domates alınırdı evlere. Bahçelerdeki kaynayan kazanlarda salça yapılırdı. Salça yaparken herkes son derece dikkat ederdi hem yangın çıkmasın hem de salçaya is kokusu sinmesin diye..

Bu arada kışın soğuklara ve hastalıklara karşı şifa dağıtan tarhana çorbası için de hazırlık yapılırdı. Önce soğan, biber, dorak otu, yoğurt,domates gibi çeşitli sebzelerin katıldığı bir hamur hazırlanırdı. Daha sonra bu hamur ak çiçek gibi çarşafların üzerine serilirdi. Eğer uygun,muntazam bir yer yoksa bahçelerde,evlerin arasındaki açık alanlarda kurutulurdu. Anneler toplaşır kuruyan tarhana hamuru ufalanır, elek veya kalburdan geçerdi.  Bir kış boyunca mutfakların vazgeçilmez çorbası tarhana bütün ev halkına şifa kaynağı olurdu.

Turşu yapımı da sonbaharın vazgeçilmez bir uğraşıydı. Artık her şeyin yerlisi çıkmış olduğundan en lezzetli sebzelerde turşu kurulurdu. Kışın uzun gecelerinde bunun yanında haşlanmış patates ve bir de mısır patlatıldı mı... Değme gitsin..
Taşköprü’deki sonbahar benim için ekşi,mayhoş alıç zamanı,tarhana ve odun kokularının yayıldığı bir mevsimdi. Kışa karşı el birliğinin,yadımlaşmanın arttığı bir mevsimdi. Yazın artıklarının yaşandığı bu kısa sürede birlik olup daha pek çok iş yapılırdı,yorulmadan, usanmadan.
Ben ayrılalı otuz seneyi geçti, eskisi kadar olmasa da belki şimdi de devam ediyordu bunların bazıları.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.
Ali CÖRE Arşivi