Aydın UZKAN

Aydın UZKAN

Eğitim dedikleri

Eğitim dedikleri

Geçmişten günümüze kadar tüm toplumlarda kasıtlı bir kültürleme süreci vardır. Ailede, sokakta , okulda ve her yerde bilinçli ya da bilinçdışı, bireysel ve toplumsal olan öğrenmeleri  kapsayan bu kültürlemenin amaçlı olarak yapılan kısmı eğitimdir. Sahip olduğu dinamikler ile toplumun her kesimini kapsayan bir misyonu temsil eder. Cehaletin tozunu silerek , doğru pratikler içinde  erdemli bir karakter gelişimini sağlar. Bu da insanoğlunun en görkemli başarısıdır.

 Eğitim kavramının kökü olan eğ/eğmek fiilinden bir şeyin, bir nesnenin ya da bir insanın eğilmesi, bükülmesi, kontrol altına alınması ya da istenilen şekle sokulması anlamlarını çıkarabiliriz; yani eğitilen nesne ya da özne ‘eğitilerek’ istenen şekle sokulmaktadır. Demek ki ortada eğilip, bükülmesi, istenilen şekle girmesi beklenen bir malzeme ve bu malzemeyi eğip, büken, belirli şekillere sokmak isteyen birileri var. Burada sorulması veya sorgulanması gereken kim ya da kimlerin niçin ve nasıl eğitildiğinin/eğildiğinin veya kimler tarafından niçin ve nasıl eğitilmek istendiğinin ortaya konulmasıdır. (1)

 Hedeflenene varmanın diğer adı eğitimdir. Hedefi olmayan eğitim kısır bir süreçtir. Hedefine varmak isteyen eğitim bireylerde  kendi yaşantısı yolu ile  hakikate yönelik davranış değişiklikleri meydana getirmelidir. Aristo’nun dediği gibi  ‘’yüreği eğitmeden beyni eğiten bir eğitim , eğitim değildir.’’Bu yüzden öncelikle, bireyi zihinsel ve  ahlâki  açılardan geliştirmelidir. Entelektüel boyutuyla yüreğinin bütünlüklü bir yapı içinde ahenkli hale gelmesine yardım etmelidir. Düşünme biçimlerini geliştirip, çok yönlü bakış açısı kazandırmaya çalışmalıdır. Eğitim eskiye değil eskimişliğe bir meydan okuma süreci olduğu için yenilikçi  bireyler yetiştirmeyi hedeflemelidir. Bu davranış değişikliklerini oluşturmayan etkinliklerin oldu yerde eğitimden söz edilmez.

 İnsanoğlu, yeryüzünde yaşadığı ilk günden başlayarak hem eğitilen hem de eğiten varlık olmuştur .Başka bir deyişle insanlar, öncelikle çevresindeki diğer insanlara ve diğer varlıklara bakarak onlardan birtakım yaşam becerilerini öğrenmişler, daha sonra da bunlardan en işlevsel olanlarını, yakın çevrelerinden başlayarak toplumun diğer bireylerine öğretme yoluna gitmişlerdir. Bu da tüm insanlık tarihi boyunca sürekli bir gelişme göstermiştir. İnsanoğlunun sahip olduğu bu “öğrenme ve öğretme” özelliği yeryüzünde yaşayan başka hiçbir canlı varlıkta olmamıştır. Günümüz uygarlığı bu eğitsel süreçlerin bir toplamı olarak ortaya çıkmıştır. (2)

  Eğitim, insanlığa yön veren soylu bir eylemdir. Sistemin özelliklerine uygun bireylerin yetiştirilmesi türünden ideolojik işlevi olduğu gibi ekonomik işlevi de vardır. Ülkenin  gereksim duyduğu nitelikli insan gücünü sağlamak için, bireylere belli  beceriler kazandırıp onları etken ve üretici duruma getirmeye çalışır. Kültürel mirasın toplumun henüz olgunlaşmamış üyelerine aktarılmasını ve onların toplumsallaşmasını sağlar. Hayatın tadına varmaya ve onu daha iyi anlamaya yardımcı olur.

 Kalkınmasını gerçekleştirmiş ve zirvelere doğru son hızla ilerleyen milletler, kendilerini bu seviyeye getiren şeyin, eğitime verdikleri önemden kaynaklandığının farkına varmışlardır.’’ Yapılan  araştırmalar göstermektedir ki günümüzde okuma ve anlama kabiliyetini en iyi geliştiren Yeni Zelandalılar, matematiği en iyi öğretip kullandırmasını bilen ve yabancı dili öğretmede ve öğrenmede en başarılı olan Hollandalılar, fen bilimlerini teknolojiye en iyi aktarıp uygulayan ve bunu en iyi öğreten Japonlar, lise seviyesinde en başarılı ve kaliteli eğitimi veren aynı zamanda en kaliteli öğretmen yetiştirmede dünyada tek ülke Almanlar, üniversite seviyesinde özellikle lisansüstü eğitimde ve sanat dalında en iyi öğretimi veren ABD, dünyada ilk sırada yer alan ülkelerdir.’’ (3)

  Eğitimden yoksun bireyleri kandırmak ve kullanmak çok kolaydır. Bu yüzden global emperyalist güçler  eğitimli ve bilinçlenmiş toplumların varlığını  istemezler. Çünkü insanları bir piyon gibi kullanmak için eğitimin şah damarına sürekli saldırılar. Eğitimi, sadece edinilmiş bilgi birikimi ile ölçen bir  yapıya çevirmeye gayret ederler , Bireyi sosyal ilişkilerinde  pasif konuma sokan , onun‘’insan olma’’ durumunu korumasını sağlayamayan bir sisteme dahil ederler. Bu fosil zihniyetler ‘’Oku’’ sistemini, günlük hayattan soyutlayarak onu ‘’ diploma al’’ seviyesine çekmeye çalışırlar. Kamu yararına kimlik ve kişilikler iğdiş etmeye çalışırlar..Ki zaten,  böyle  bir eğitim sistemiyle gönüllü izdivaçların,  cehaletin derebeylerine teslim olmaktan  başka bir anlamı da yoktur.

 Bireyleri basma kalıp düşüncelerden kurtarıp özgürleştirmek için  kullanılan eğitim, onları baskılayıp  tahakküm altında tutmak için de  kullanılabilir. ‘’ Tahakküm ya da baskılama ilişkisini, bir kimsenin bir başkasını, onun kendisini sorumlu bir kişi olarak tanımlaması veya olumlamasını engelleyecek şekilde sömürmesi olarak tanımlayan Paolo Freire, tahakküm ve baskılamanın en etkili yol ya da aracının, baskılananların veya tahakküm altına alınanların bilinçlerinin kontrolü olduğunu öne sürer. En etkili kontrol zihinlerin kontrolü olmak durumundadır. Bu da eğitim yoluyla gerçekleşir. Eğitimin söz konusu etkisi yoluyla, baskılananlar veya ezilenler, statükonun çıkarlarının kendi çıkarları olmadığını göremedikleri için, mevcut durumlarıyla ilgili olarak kaderci olmaya başlar ve mevcut durumu doğal ve zorunlu bir şey olarak görme durumuna gelirler.’’(4)

 Eğitim, eğmeye değil doğrultmaya çalışmalıdır. Otoritelerin elinde, bireyleri kayıtsız şartsız itaat ettiren bir araç  olmamalıdır. Romalı filozof Syrus'un dediği gibi, "Sadece cahiller eğitimi inkâr eder". Buna istinaden, geçmişteki kahramanlarıyla övünmek yerine onlar gibi kahramanlar  ortaya çıkarmak isteyen sistemler, kendi eğitim sistemlerini  toplumun beklentileri ve  çağın gerekleri karşısında yenileyerek tekrar gözden geçirmelidir. Aksi halde cehaletin bedeli ağır olacaktır !

  1. Yüzüncü Yıl Üniversitesi / Eğitim Fakültesi  Dergisi / Cilt II, Sayı I / Dr. Ahmet Yayla
  2. Eğitim Bilimine Giriş  / Pegem yayınclık / Prof. Dr. Özcan DEMİREL & Prof. Dr. Zeki KAYA
  3. Newsweek, 2 Aralık 1991
  4. Felsefe /Anadolu Ünv yayınları / Prof. Dr. Ahmet Cevizci

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.
Aydın UZKAN Arşivi